Sayı 5

Enternasyonal Sosyalizm sayı 5, Ekim 2019.

 

ONLİNE SATIN AL

“Doğa üzerinde kazandığımız zaferden dolayı çok fazla böbürlenmeyelim. Böyle bir zafer karşısında doğa, bizden öcünü alır.”

Friedrich Engesl’in bu sözü, Marksizm’in doğaya ilişkin tartışmalarında dile getirilen en ünlü yaklaşımlarından birisidir. İklim krizinin boyutları bu sözü bir kez daha hatırlamayı gerekli kılıyor. Kapitalizm, doğa karşısında böbürlenmeden duramayan, yakıp, yıkıp, yok eden bir üretim tarzı olarak gezegen üzerinde süren canlı yaşamını kritik bir eşiğe taşıdı. Bu eşik o kadar kritik ki yepyeni, gençlerin liderliğini yaptığı bir iklim aktivizmi milyonlarca insanı harekete geçirdi. 20-27 Eylül Küresel İklim Grevi haftasında dünya çapında yaklaşık 7 milyon kişi, “İklimi değil sistemi değiştir!” sloganıyla sokaklara çıktı. Dünyada 160 ülkede 6100 noktada eylemler gerçekleşti. 2000’li yılların başında ABD’nin liderliğinde emperyalist ülkelerin Irak işgaline karşı yükselen küresel savaş karşıtı hareketin eylemler zincirinden sonraki en büyük küresel eylem zinciriyle karşı karşıyayız.

Üstelik, hareket çok genç ve daha yeni başını kaldırıyor. Çok kısa sürede on milyonların antikapitalist ve yaşanabilir, ezilenler, yoksullar ve sesi olmayan tüm canlılar adına adaletli bir dünya için harekete geçeceği çok açık.

Enternasyonal Sosyalizm’in 5. sayısı küresel iklim adaleti eylemlerinin hemen ardından okurlarıyla buluşuyor.

Derginin “AKP çözülürken…” başlıklı ilk yazısında Şenol Karakaş, 31 Mart seçimlerinin tekrarlanmasının ardından 23 Haziran’da İstanbul’da açığa çıkan seçim sonuçlarıyla AKP’nin çözülme sürecinin geri dönüşü olmayan bir şekilde başladığını ve bu sürecin hem bir devlet yönetme kriziyle hem de MHP’nin siyasal sistemde ağırlık kazanmasıyla paralel ilerlediğini tartışıyor. Çözülme sürecinde direnişlerin oynadığı rol de yazarın değindiği noktalardan.

“Günümüzde Avrupa’da Faşizm” başlıklı kapsamlı yazısında Mark L Thomas Avrupa çapında yükselen faşist hareketlerin dinamiklerini, faşizmin sınıf karakteriyle birlikte tartışıyor. Sayısız antifaşist deneyimin aktarıldığı makalede faşistlerin stratejilerinin ve 3 antifaşist deneyimlerin taktiklerinin tartışıldığı bölümler özellikle dikkat edilmeyi hak ediyor.

Çağla Oflas, “Faşizm tartışmalarına tarihsel bir bakış: Avrupa’da faşizmin önlenebilir yükselişi” başlıklı makalesinde Nazilerin iktidara geldiği Almanya’yı ve dönemin Avrupa sınıf mücadelesini mercek altına alıyor. Otoriter rejimlerle faşizm arasındaki ilişki de yazı boyunca tartışılıyor.

Yunanistan’da Altın Şafak isimli faşist-ırkçı örgütlenmeye karşı başlayan kampanyanın örülmesinde merkezi bir rol oynayan Sosyalist İşçi Partisi’nin üyelerinden ve ırkçılık karşıtı hareketin aktivistlerinden Panos Garganas, faşizme ve ırkçılığa karşı yapılan kampanyaları, deneyimleri aktarmakla kalmıyor sadece. Bunun yanında, Yunanistan’da hareketin başarısının faşizm konusunda doğru fikirlere sahip olanların örgütlenmesinin önemini gösterdiğine de vurgu yapıyor.

Tuncay Kumcu’nun 1988 yılında kaleme aldığı “1936 İspanya Yenilgisi” başlıklı makale birçok açıdan çok önemli. Yazı hem o yıllarda yayınlanan İşçiler ve Toplum dergisinin teorik olarak aynı dönemde yayınlanan diğer dergilerden ne kadar önde olduğunu gösteriyor. Yazı, bir yandan da Uluslararası Sosyalizm Akımı’nın Türkiye’de kuruluşu için mücadele eden Doğan Tarkan ve arkadaşlarının Staliznizmin devrimci eleştirisini çoktan yapmaya başladıklarının da bir ifadesi. Kumcu, yazısında, 1936’da İspanya’da başlayan ve işçi sınıfı ve köylülüğün sosyal devrimine doğru ilerleyen hareketin bastırılmasında Stalinist Komintern’in yanlış faşizm analizlerinin belirleyici olduğunu tartışıyor.

Alex Callinicos ise “Sonsuz kayıp üzerine bahse girmek” başlıklı yazısında iklim krizinin boyutlarını ele alıyor. Küresel kapitalizmin fosil yakıta dayalı mekanizmalarının yerine gezegeni iklim krizinden çıkartacak adımların neler olduğunu ele aldığı makale sosyalistlerin genç iklim aktivistlerinin hareketine nasıl yaklaşması gerektiğini de İngiltere deneyiminden yola çıkarak tartışıyor.

“İklim değişikliği: Kapitalizm gezegeni öldürürken” başlıklı yazısında Erkin Erdoğan ise iklim krizinin ve krizden çıkış önerilerinin Marksist bir eleştirisini yapıyor. Yazının sonundaki şu vurgu tartışmanın önemini de gösteriyor: “Küresel iklim değişikliğini doğuran ve şiddetlendiren şeyin kapitalizme içkin olan birikim ve rekabet mekanizmaları olduğu tespitini yapmak, bizi, iklim krizini durdurmak için yürütülen mücadelenin aynı zamanda bu mekanizmaların yıkılması için verilen mücadeleyle bir arada gitmesi gerektiği sonucuna götürüyor.”

Meltem Oral, “Milliyetçilik ve toplumsal cinsiyet” başlıklı kapsamlı makalesinde güncel ve tarihsel referanslarla hem kadın ezilmişliğinin sınıfsal kökenlerine değiniyor ama aynı zamanda son yıllara damgasını vuran otoriter figürlerin kadınları hedefleyen cinsiyetçi yaklaşımlarının birbirinin kopyası bir şekilde kapitalist sistemin çıkarları için uygulanmaya çalışılan politikalar anlamına geldiğinin altını çiziyor. Yazı, milliyetçi otoriter siyasetlerin kadın düşmanlığının tesadüfi olmadığını gösteriyor.

“Grev neden işçi sınıfının en önemli silahıdır: Güncel ve tarihsel deneyimler” başlıklı yazısında Faruk Sevim grevin işçi sınıfının diğer mücadele araçlarından farkını ve önemini ele alıyor. İşçi sınıfının tarih sahnesine çıktığı andan beri grevin en önemli mücadele silahı olduğunu vurgulayan yazar, Türkiye’de işçi sınıfı mücadelesinin deneyimlerinde grevin tuttuğu yeri ve son AKP iktidarının ve sermaye sınıfının grev karşıtı tutumlarını tartışıyor.

Ozan Ekin Gökşin, “Üst Akıl, Gezi Direnişi ve Komplo Teorileri” başlıklı yazısında sağda ve ulusalcı solda komplo teorileri üretme konusundaki güçlü eğilimin nedenlerini ele alıyor. Yazar antisemitizm olgusunda, Gezi direnişi ve 15 Temmuz darbesinin ardından yaşanan baskıcı gelişmelerde komplo teorilerinin konumunu ve bu teorilerin arkasına gizlenen öğeleri tartışıyor.

Sinan Özbek ise “Irkçılığın ekonomik kökleri” başlıklı makalesinde Karl Marx’ın kapitalist üretim tarzını açıklamakta kullandığı bir dizi anahtar kavramın bizatihi ırkçılığı kavramak için de kullanılması gerektiğini öneriyor. Ekonominin derinlerinde kökleşen ilişkilerden bağımsız bir ırkçılık tartışması yapmanın doğru sonuçlara ulaşmayı imkansızlaştıracağı yazarın tartıştığı konular arasında.

Ozan Tekin, “Sosyal medya ve devrim” başlıklı yazısında iletişim teknolojilerinin sosyal hareketlerde, aktivizm örgütlenmesinde, ayaklanmalarda oynadığı rolü çeşitli ülkelerdeki hareketleri kıyaslayarak, farklı yayınlar arasındaki ilişkileri değerlendirerek tartışıyor.

Roni Margulies, “Vakti nakittir: Kapitalizm, zaman ve hız” başlıklı yazısında “hız ve zaman”ın kapitalist üretimin doğasında oynadığı rolü geniş bir çerçevede, kapitalist üretim ve yeniden üretim süreçlerinin bir dizi mekanizmasını ele alarak tartışıyor. Yazı, bir yandan da hızın insan ihtiyacı mı kapitalizmin ihtiyacı mı olduğu sorusuna yanıt arıyor.

Sibel Erduman, dergimizin son makalesinde Stefo Benlisoy ve Foti Benlisoy’un kaleme aldığı Türk Milliyetçiliğinde Katedilmemiş Bir Yol – ‘Hıristiyan Türkler’ ve Papa Eftim kitabını tanıtıyor. Nisan 2020’de 6. sayımızda buluşmak üzere.

Enternasyonal Sosyalizm