Enternasyonal Sosyalizm sayı 14, Kasım 2024.
- Kürt halkının kararının yanındayız – Şenol Karakaş
- Gazze’de Soykırımcı İşgal ve Küresel Direniş – Özdeş Özbay
- Filistin için Direnişe Ara Verilemez – Şenol Karakaş
- Filistin Sorununun ve Direnişinin Tarihi – Özdeş Özbay
- ABD Seçimleri ve Önümüzdeki Dönem Politik Olasılıklar – F. Levent Şensever
- AfD Nasıl Durdurulabilir? Almanya’da Faşist Partinin Yükselişi – Atilla Dirim
- Fransa’daki Halk Cephesi: Faşizme Çare Değil – Denis Godard
- Kültür Savaşları: Marksist Bir Analiz – Judy Cox
- AKP’nin Aile Çalıştayı Raporu Ne Anlama Geliyor? – Dila Ak
- Krizler, Hayvanlar ve “Hukuk” – Ezgi Duman
- Özgürlük Sokakta: Hayvanlar Hariç Değil! – Can Irmak Özinanır
- Sovyet Devleti – Dilek Fırat
GİRİŞ1
“İntifada bütün baskılara rağmen sürerken Filistin halkının örgütlenme düzeyi de sürekli olarak yükselmekteydi. Yeni bir yönetici kuşak ortaya çıkmaktaydı ve bu yeni kuşak aynı zamanda çok yaygındı. Her yerde İntifada’nın eylemlerini örgütleyen ve koordine eden komiteler
kurulmaktaydı.”
Doğan Tarkan ve Roni Margulies, Birinci İntifada’nın önemini, on binlerce genç Filistinlinin doğrudan eylemi olmasında görüyorlardı. O günlerde öne çıkan ve hareketi çekip çeviren gençler daha sonra İkinci İntifada’da da rol oynayacaklardı. 7 Ekim 2023’te ise Filistin halkının mücadelesi başka bir içerik kazandı. Aksa Tufanı İsrail’in Filistin’i Filistin halkı için bir toplama kampına çevirme stratejisinin çöktüğünü gösterdi. Sarsılmaz, yenilmez sanılan İsrail sarsıldı ve yenildi. 8 Ekim itibarıyla da Gazze’ye eşi benzeri görülmemiş bir saldırı inşa etmeye başladı. Tüm Nakba sürecince kendi topraklarında görülmemiş bir şiddete maruz kalan Filistin halkı 8 Ekim’den beri bu kez soykırımcı bir açık işgale maruz kalıyor.
Dünya bu soykırımcı işgale iki tepkiyi aynı anda gösteriyor. Bu tepkilerden birisi tüm dünyada kalbi Filistin halkıyla atan ezilenlerin küresel intifadası. Diğeri ise Trump ve aşırı sağın yükselişinde etkenlerden birisi olan ırkçılık ve Arap ve Müslüman düşmanlığı.
Alex Callinicos’un yazdığı gibi ilk başkanlık döneminden, “O zamanlar kapitalizm yükselişteydi. Şimdi ise çok daha kırılgan. Züccaciye dükkanına girmiş bir boğa gibi, Trump ikinci döneminde onu daha da istikrarsızlaştıracaktır.”2
Hem bu yılın haziran ayında Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağın yükselişi hem Arjantin ve ABD’de Millie ve Trump gibi hiçbir kuralı tanımama potansiyeli olan aşırı sağcıların seçim zaferi önümüzdeki her gün küresel istikrarsızlığın daha da derinleşeceğinin bir işareti. Trump gerçekten de çok büyük ihtimalle “Amerikan tarihindeki en büyük sınır dışı etme operasyonu” dediği şeyle işe başlayacak ve bu özellikle göçmenler üzerinde yıkıcı bir etkiye sahip olacak.
Ama ne ABD ne de Arjantin ve Avrupa’da çeşitli ülkelerde siyasal alan sadece aşırı sağcılar ve faşistlerin yükselişine tanıklık ediyor. Trump’ın ilk döneminde milyonlarca insan harekete geçmişti. Bir tahmine göre 2020 yılında ABD’de Siyah Hayatlar Önemlidir eylemlerine 15 ila 26 milyon arasında insan katıldı. 2020 yılında yapılan seçimleri Trump’ın kaybetmesine neden olan da aşırı sağcıların seçimi kaybedince Kongre binası baskını gibi silahlı şiddet eylemlerinin başarısızlığının nedeni de bu baş edilmesi güç kitlesel direnişti. Tüm mücadele alanlarında yüzbinlerce insan Trump’a karşı öfkeyle direndi.
Avrupa’da da benzer bir mücadele dinamiğinden söz edebiliriz. Gelişmelere rengini veren sadece aşırı sağın ırkçı gösterişçiliği değil. ABD’de de Avrupa ve dünyanın geri kalanında da büyük bir İntifada hareketi var. Küresel İntifada teker teker tüm ülkeleri allak bullak etti. ABD’de yığınsal eylemlerden kampüs direnişlerine, Yemen’de milyonların katıldığı mitinglerden İspanya ve Londra’da hayatı felç eden kitle gösterilerine kadar bu eylemler tek tek tüm ülkelerde siyasetin gidişini belirledi. ABD’de Demokratların seçim mağlubiyetinin bir nedeni de İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği savaş suçlarına verdiği aktif destekti. İngiltere’de hükümet çökerken Almanya’da koalisyonun bozulması,
Türkiye’de Erdoğan iktidarının 31 Mart’ta ağır bir seçim mağlubiyeti alması, tüm ülkelerde halkların soykırımla işbirliği içinde olan iktidarlardan hesap sorduğu sürecin örnekleri. Bu, küresel intifadanın başarısı olarak görülmeli. Üstelik, sadece iktidarlar değil küresel ilişkileri düzenleyen ve esas olarak burjuvaziye hizmet eden kurumlar da örneğin Uluslararası Adalet Divanı, Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi kurumlar, küresel intifadanın etkisi nedeniyle Netanyahu ve suç ortakları hakkında görüldüğü yerde tutuklanması kararı verebildi.
Bu yüzden emperyalizme karşı mücadelenin temel halkası, Filistin’dir. Filistin halkının direnişiyle her düzeyde dayanışmak emperyalizme karşı mücadelenin de bölgesel yayılmacı hırslara sahip rejimlerin sağcılığına karşı mücadelenin de merkezi odağıdır.
Türkiye’de AKP-MHP iktidar blokunun 31 Mart seçimlerinde aldığı mağlubiyette de Filistin mücadelesi çok belirleyici bir öğe oldu. İktidar blokunun inşa etmeye çalıştığı korku imparatorluğu Filistin halkının dayanışma eylemleriyle tuzla buz olduğu için değil sadece, aynı zamanda liderliği hamaset dolu konuşmalarla Filistin’den yanaymış gibi görünen iktidarın yaldızlarını döken, teşhir eden, İsrail’le işbirliğinin tüm veçhelerini gösteren hareket Filistin için sokaklara çıkan bizlerin dayanışma hareketi oldu. AKP’nin tabanında şu ya da bu nedenle Filistin’le dayanışma duygularına sahip olanlara İsrail’le ekonomik işbirliğinin boyutları tüm açıklığıyla gösterildi. Bu kitleler ya sandığa gitmedi ya da gittiğinde AKP’ye oy vermedi. Kuruluş günlerinden daha geri noktalara savrulan AKP İsrail’le işbirliğini hâlâ sonlandırmış değil.
Dünyada da Türkiye’de de Filistin için direnişe ara verilemez. Filistin halkının direnişi, küresel intifadayla birleşip soykırımcıları ve ortaklarını her yerde teşhir etti. Bunu yaparken de yepyeni mücadele dinamiklerinin ve yeni kuşak aktivistlerin mücadele sahnesine çıkmasına neden oldu. Filistin direnişinin kaderi artık tüm dünyada ezilenlerin direnişinin kaderiyle bütünleşmiştir.
Enternasyonal Sosyalizm’in 14. sayısı İsrail’in soykırımcı saldırganlığını teşhir eden ve Filistin halkının mücadelesinin dinamiklerine ışık tutan bir dosyanın da olduğu geniş kapsamlı bir içerikle karşınızda.
Bu sayı Şenol Karakaş’ın Kürt sorununda yaşanan gelişmeler üzerine yazısıyla açılıyor. Karakaş, Kürt halkıyla dayanışma için herhangi bir koşul öne sürülmemesi gerektiğini, Batı’da ezilen ulusun elinin güçlenmesi için sosyalistlerin üzerine düşenleri tartışıyor.
Filistin konusundaki dosyamızın ilk yazısı Özdeş Özbay tarafından yazıldı. Gazze’de yaşanan soykırımı arka planıyla beraber değerlendiren Özbay, Filistin için küresel direnişin önemini anlatıyor.
Filistin direnişi konusunda DSİP MK üyesi Şenol Karakaş’la yaptığımız söyleşide Filistin için direnişin neden hâlâ temel gündem olduğunu konuştuk.
Özdeş Özbay, dergimiz için yazdığı ikinci yazıda Filistin’deki işgalin tarihini anlattı.
Dergimizin ikinci dosyası ise dünyada aşırığı sağın yükselişiyle ilgili. F. Levent Şensever, dünyaya damgasını vuran ABD seçimlerini değerlendiriyor. Şensever, Donald Trump’ın ABD’deki rejimi bütünüyle değiştirmeyi hedeflediğini anlatıyor.
Atilla Dirim ise Almanya’da faşist parti AfD’nin nasıl yükseldiğini anlattığı yazısında faşizme karşı nasıl bir mücadele verilmesi gerektiğini tartışıyor.
Denis Godard’ın Fransa’da faşist Le Pen’in yükselişine karşı kurulan Halk Cephesi’nin niçin faşizme karşı gerçek bir alternatif olmadığını tartışırken, tarihte faşizme karşı mücadelenin derslerini aktarıyor.
Judy Cox, sınıf ve kimlik eksenli tartışmaları ele aldığı yazısında “kimlik politikası” diye aşağılanan radikal mücadelelerin sınıf mücadelesine katkılarını tartışıyor ve “kimlik” düşmanlığının aşırı sağın kültür savaşlarının temel motifi olduğunu vurguluyor.
Dila Ak, AKP’nin Aile Çalıştayı Raporu’yla kadınlara ve LGBTİ+’lara nasıl savaş açtığını yazıyor.
Ezgi Duman, sokakta yaşayan hayvanlara dönük katliam yasasını tartıştığı yazısında kapitalist otoriterleşmenin güvenlik söylemiyle hayvanları nasıl “katli vacip” olarak kodladığını ve bu politikanın sadece sokak hayvanlarıyla sınırlı olmayan bir nekropolitikanın
parçası olduğunu anlatıyor.
Can Irmak Özinanır da güncel tartışmalar ve sokakta yaşayan hayvanlarla dayanışma hareketinin yarattığı olanakları değerlendirirken, Markistlerin hayvan özgürlüğü konusuna nasıl yaklaşmaları gerektiği üzerine fikir yürütüyor.
Tarihten Yapraklar köşemizde Enternasyonal Sosyalizm geleneğinin önemli yapı taşlarından İşçiler ve Toplum dergisinde 1987 yılında yazılmış bir yazı yer alıyor. Dilek Fırat tarafından kaleme alınan yazıda işçi devletinin somut olarak nasıl işlediği ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor.
Enternasyonal Sosyalizm Yayın Kurulu
Notlar:
- Dergimiz matbaaya girerken Suriye’den yeni çatışma haberleri geldi ve İdlip’te muhalif güçler yıllar sonra yeniden kontrolü ele geçirdi. Bölgede Esad adındaki diktatörün 2011 yılında demokrasi isteyen Suriyelilere yönelik katliamlarını biliyoruz. Ayrıca emperyalist ABD ve Rusya ile aralarında Türkiye’nin de olduğu bölgesel yayılmacı güçler Suriye’deki düğümü derinleştiriyor. Biz öncelikle Suriye işçi sınıfının özgürlüğü ve tüm halkların eşit koşullarda kardeşliğini savunuyoruz. Katil Esad, tüm katliamlarının hesabını vermelidir. ABD Rusya ve Türkiye dahil tüm dış güçler bölgeden askerlerini çekmelidir. Türkiye Suriye’ye müdahale etmeye son vermeli, askerlerini çekmeli, tüm bölge ve düzeylerde Kürtlerle eşit koşullarda kardeşlik ilişkisi geliştirmeli ve aynı zamanda da Türkiye’de Kürt meselesinin çözümü içinhızla demokratikleşme yönünde adımlar atmalıdır.
- https://socialistworker.co.uk/alex-callinicos/trump-a-friend-tothe-markets-for-now/