Marksizm, Moral Panik ve Translarla Savaş

Laura Miles

 

Son yıllarda trans hakları, tüm dünyada sağın başlattığı sözde «kültür savaşları» ve “uyanışla savaş”ın (woke) temel bir unsuru haline geldi.[1] Bu, polis teşkilatı gibi örgütlerin kurumsal olarak ırkçı olduğu analizlerine yönelik saldırılarla el ele ilerledi ve sağcılar bu gerici kurumların aslında “uyanışçılık” (wokeism), “eleştirel ırk teorisi” ve “kültürel Marksizm” tarafından kirletildiğini iddia ettiler. Bu saldırının bir başka ayağı da, sağcı politikacıların ve otoriter hükümetlerin Black Lives Matter (Siyah Hayatlar Önemlidir), #MeToo (#BenDe), öğrenci iklim grevleri ve Extinction Rebellion (Yokoluş İsyanı) gibi kitlesel hareketlerin radikalleştirici etkisini yok etme amacı taşıyan, sözde “ifade özgürlüğü” savunusudur.

İngilterede Muhafazakâr hükümet trans haklarına gittikçe daha fazla düşmanlaştı. Transların yaşamlarında büyük bir pozitif fark yaratabilecek olmasına ve daha önce bu değişimi desteklemiş olmasına rağmen, 2004 tarihli Toplumsal Cinsiyet Tanıma Yasası’na cinsiyet beyanı (self-identification) hükümleri koymayı 2020 yılı sonlarında reddetti.[2] Ayrıca, devlet kurumları ve kimi kuruluşlar da kabine üyeleri tarafından, Britanya’daki temel LGBTİ+ hakları savunucusu örgüt olan Stonewall ile ilişkilerini kesmeye teşvik ediliyor. Gerçekten de BBC, Kasım 2021’de Stonewall’un Çeşitlilik Destekçileri (Diversity Champions) programından çekildi.

Benim Transgender Resistance: Socialism and the Fight for Trans Liberation (Trans Direnişi: Trans Kurtuluşu için Sosyalizm ve Mücadele) kitabımın yayımlanışının üzerinden geçen 18 ay içinde dahi transfobi – translar ve cinsiyet ifadesi geleneksel cinsiyet normlarına uyum göstermeyen insanlara yönelik düşmanlık ve korku – büyük ölçüde arttı.[3] Bu makalede, trans ve cinsiyet çeşitliliğine sahip insanların yaşamlarının ve haklarının böylesine çarpıcı ve toksik bir meselede nasıl ve neden bir silah olarak kullanıldığı tartışılacaktır. Ayrıca, bazı translar tarafından “TERF adası” olarak görülürken, bazılarının terk etmeyi düşündükleri Britanya’nın pek çok kişi tarafından neden bir transfobi yuvası olarak görüldüğü de ele alınacaktır.[4]

Transgender Resistance adlı kitabımda birkaç önemli noktaya değinmiştim. Cins-i muhtelif davranışa yönelik baskılar her zaman yoktu; daha ziyade, sınıflı toplumların ortaya çıkışı ve kapitalizmin altında çekirdek ailenin kökleşmesiyle birlikte gelişti, kadınların sistematik olarak ezilmesi ve mülksüzleştirilmesi ile kadın cinselliğinin bastırılmasının bir sonucu olarak gerçekleşti. Kadınların ezilmesi, heteronormativite [İkili cinsiyet rejimine dayanarak heteroseksüelliğin, cinsel yönelimin asli biçimi ve normu olduğu düşüncesi – çn.], cinsiyet ikiliği, kadınların bedeninin metalaştırılması ve bedensel özerklik üzerindeki kontrol, kapitalist ideolojiye homofobi ve transfobi kadar derinden yerleşmiştir. Kitabımda da belirttiğim üzere;

Marksistler bunlar arasındaki ilişkinin karmaşık bir etkileşim olduğunu – karşılıklı olarak birbirini etkilediğini – kabul ederek cinsiyet, toplumsal cinsiyet ve kadınların ezilmesini ve ayrıca muhtelif cinsiyet ve heteroseksüel olmayan cinsiyeti tarihsel materyalizm penceresinden bakarak anlamaya çalışıyor.

Kapitalizmin kendi içinde sürekli bir gerilim vardır; aşağıdan gelen basıncın bir sonucu olarak bazı topluluklarda baskılanan gruplar tarafından kimi yasal haklar ve korumalar (örneğin, eşcinsel evliliği, eşit ücret kanunları ve trans insanlar için nominal eşit haklar) kazanılmış olmasına rağmen bunların hepsi tarihsel ve toplumsal olarak rastlantısaldır. Bunlar kadınların bir sonraki işçi neslini doğurmak ve yetiştirmek üzere baskılanmasına dayanan kapitalist üretim tarzına pek de zarar vermezler.[5]

Ancak insan toplumlarının temel maddi bileşenlerinden başlayan bir insan cinselliği ve muhtelif cinsiyet yaklaşımı – insanların ihtiyaç duyduğumuz şeyleri topraktan ve ham maddelerden üretmesi, bu malların dağıtımının organize edilmesi, bunlara kimlerin sahip olduğu ve üretimin kim tarafından kontrol edildiği – homofobi, bifobi ve transfobinin (ve cinsiyetçiliğin) nasıl ortaya çıktığına dair kapsamlı bir anlayış ortaya koyabilir. Son olarak, bu baskı şekillerinden kurtuluşa giden yolun, üretim ve yeniden üretim koşullarının sosyalist dönüşümünde yattığını savunuyorum. Kapitalist üretim tarzının ve emek gücümüzün sömürülmesinin devam ettirilebilmesinde bu koşulların şu anda aldığı biçimler merkezi bir öneme sahiptir.

Belirli trans hakları için mücadele edilebilecek olsa ve hatta şimdi ve burada bunlar için mücadele edilmesi gerekse dahi, diğer baskı şekillerinden kurtuluşta olduğu gibi trans kurtuluşu da kapitalizm içinde mümkün değildir. Kurtuluş, işçi sınıfının politik ve ekonomik iktidarı kapitalist sınıfın elinden alarak herkes için, insanları bütün kılan insan cinselliğinin ve cinsiyet ifadesinin muhtelif çeşitlerini ifade edebilecekleri gerçek ve kalıcı özgürlük koşullarını yaratmasını gerektirir.

Transgender Resistance, böyle bir dönüşüm söz konusu olduğunda, özellikle kapitalistlerin kâr akışının kesilmesi riski açısından en kırılgan oldukları üretim noktasında emekçi sınıfın kritik bir rol oynadığını savunmaktadır. Ayrıca LGBTİ+ haklarının, işçilerin mücadelesinin en fazla yükseldiği dönemlerde kazanıldığı argümanından hareket eder. Bunun en güzel örneği, işçi sınıfını tarihte ilk kez ulusal düzeyde iktidara getiren 1917 Rusya Devrimi’dir. Eşcinselliğin suç olmaktan çıkarılması, yeni Bolşevik hükümet tarafından getirilen ilk geniş kapsamlı önlemlerden biriydi. Diğer taraftan, 1933 ve sonrasında Almanya’da işçi hareketinin Naziler tarafından ezilmesi örneğinde olduğu gibi, işçi sınıfının geri çekildiği ve yenildiği zamanlarda LGBTİ+ hakları en şiddetli gerilemeyi yaşamıştır.

Sosyalistler her zaman “ezilenlerin kalkanı” olmalıdır. Bugünkü kültür savaşları ve trans hakları mücadelesi noktasındaki duruşumuz; trans, ikilik dışı (non-binary) ve muhtelif cinsiyetli insanlarla dayanışmak olmalıdır. Ezilenlerin kendi kimlik beyanlarına saygı duymamız gerekir ve ötekileştirilmiş bir grubun (translar), ezilen bir diğer grubun (kadınlar) haklarını aşındırdığı iddialarına karşı çıkmamız gerekir.[6] Bu iddialar özü itibariyle ayrıştırıcı ve potansiyel olarak da gericidir. Bunları savunanlar, kapitalist toplumlardaki baskının yukarıdan dayatıldığını görememektedirler.

Yükselen transfobi

Son birkaç aydır büyük çoğunluğu olumsuz olan, translar ve ikilik dışı insanlara zarar veren pek çok gelişme yaşandı. 2019’da İş Mahkemesinde, cinsiyet eleştirel inançlarının 2010 tarihli Eşitlik Yasası tarafından korunduğu iddiasıyla açtığı davayı kaybeden Maya Forstater, Haziran 2020’de temyizi kazandı.[7] Bu, kendi inançlarını savunmanın 2010 Eşitlik Yasası’na aykırı olmadığı anlamına gelse de destekçilerinin pek çoğunun haksız şekilde iddia ettiği gibi trans karşıtı görüşlerin ifade edilmesinin yasa tarafından korunduğu varsayımı yanlıştı. Aslında mahkeme, çoğu insan için rahatsız edici olsa da bir şeyin doğru olduğuna inanmak ile bu inancı ayrımcı, zorbaca ve hakaretamiz şekilde ifade etmek arasındaki farka dikkat çekmişti.

2020’de yargıya taşınan bir başka önemli vaka olan Tavistock’a karşı Bell davası, 16 yaş altı transların ergenlik erteleyicilere erişiminin ciddi şekilde kısıtlanmasıyla sonuçlandı.[8] Bu karar, sadece bu gençler için yıkıcı olmakla kalmayıp, aynı zamanda tahmin edilebileceği üzere kürtaj karşıtları tarafından, gebe gençlerin Gillick yeterlilik kuralları uyarınca, kürtaj için bilgilendirilmiş rıza gösteremeyeceklerini iddia etmede kullanıldı.[9] Neyse ki, Tavistock ve Portman Vakfı’nın temyiz başvurusu başarılı oldu ve hüküm, Temyiz Mahkemesi tarafından Eylül 2021’de kaldırıldı.[10]

Daha genel bir çerçevede bakarsak, Britanya medyasında neredeyse her gün yanlış bilgilere dayalı trans karşıtı makaleler yayınlandığını görebiliyoruz. Ekim 2021’de oldukça küçük, kusurlu bir araştırmaya dayalı “Bazı trans kadınlar tarafından sekse zorlanıyoruz” başlıklı transfobik bir çevrimiçi BBC makalesiyle ilgili binlerce şikayet gelmişti.[11] Shon Faye, The Transgender Issue: An Argument for Justice (Transseksüel Mesele: Bir Adalet Savunusu) adlı yeni kitabında şunları ifade ediyor:

Sadece 2020 yılında The Times ve bunun kardeş gazetesi The Sunday Times, translar üzerine 300’ün üzerinde – neredeyse günde 1 tane – makale yayınladı. Ücretsiz Metro gazetesi, 2018 yılında toplumun Cinsiyet Tanıma Yasası’nda reform yapılmasına karşı çıkmasını isteyen bir kampanya grubundan tam sayfalık bir reklam aldı… Ondan önceki yıl, boyalı gazete Daily Star kötü şöhret sahibi çocuk katili Ian Huntley’in trans olduğunu iddia eden bir dizi yalan hikaye yayınladı ve hikayenin doğru olmadığı ancak iki yıl sonra kabul edildi.[12]

Sağcı Daily Mail ve Spectator’dan liberal Guardian ve sosyalist Morning Star’a kadar uzanan geniş bir siyasal yelpazede transfobik materyaller yayınlayan pek çok başka gazete ve dergi örnekleri de vardır. BBC Radyo 4’teki Woman’s Hour (Kadın Saati) ve Today (Bugün) ile BBC2’deki Newsnight (Habersaati) programları gibi radyo ve televizyon şovları da, Transgender Trend ve Mumsnet gibi cinsiyet eleştirel web sitelerinin yaydığı sakıncalı yanlış bilgileri münhasıran yaydılar. Bu platformlar büyük oranda ya transların sesini duymazdan geldiler ya da onları röportajlarda düşmanca sorgulamalara maruz bıraktılar.

Bu tür makaleler, raporlar ve yayınlar, translara ve muhtelif cinsiyetli insanlara zarar veriyor; transfobik içerikler ve yanıltıcı bilgilerin gerçek sonuçları vardır. Nefret söylemi, manevi hasara neden olur ve nefret suçlarını meşrulaştırır. Judith Butler’ın ifadesiyle; “Korku bilhassa kamuya mal olan isimlerin – politikacılar, yüksek profilli köşe yazarları ve benzerleri – yazılı ya da görsel basında transları şeytanlaştırmasıyla yaratılır; korkuyu aşikar kılarlar ki birilerinin o şekilde davranması ihtimali karşısında endişe duyalım”.[13]

Örneğin, Today sunucusu Justin Webb, Eylül 2021’de Liberal Demokrat lider Ed Davey’e “biyolojik erkeklerin giremeyeceği bazı alanların” gerekli olup olmadığı konusundaki düşüncelerini sormuştu. Bir başka örnekte, şu anda Sky News’ta sunuculuk yapmakta olan Eşitlik ve İnsan Hakları Komisyonu eski başkanı Trevor Phillips, Kasım 2020’de Times’ta yayınlanan bir makalesinde tehlikeli “uyanış” (wokeism) gündeminin bir parçası oldukları gerekçesiyle translara saldırıyordu:

Tüm bu olup bitenlerin içindeki en büyük trajedi, uyanış gurularının, haklı olarak dünyayı değiştirmek isteyen binlerce idealist genci, aslında derinden gerici bir hareketi desteklemeye ikna etmesidir. Trans aktivistler, kadınlara ayrılmış alanlara girebilme amaçlarını ancak kadın cinsiyetini yok ederek gerçekleştirebilirler.[14]

Bu tür yorumlar ve makaleler “trans lobisi”, “toplumsal cinsiyet ideolojisi” ve “transgenderizm” gibi kavramları normalleştiriyor, transların yaşamlarının daha da zorlaştırılmasına katkıda bulunuyor. Stonewall’un “2017 Okul Raporu” genç transların yüzde 45’inin en az bir kez intihar girişiminde bulunduğunu tespit etti.[15] 2018’de Stonewall tarafından yayınlanan bir YouGov araştırmasında, transların yüzde 25’inin evsiz oldukları ve yüzde 51’inin de ayrımcılığa uğrama korkusuyla cinsiyet kimliklerini gizledikleri tespit edildi. Bir ilişki içinde olanların yüzde 28’i ev içi şiddete maruz kalmıştı.[16] Galop Transgender Hate Crime Report 2020’ye (Trans Nefret Suçu Raporu) göre, transların dörtte biri fiziksel şiddet yaşamış veya bununla tehdit edilmişti. Bu arada, beşte biri de ya cinsel saldırılara maruz kalmış ya da bununla tehdit edilmişlerdi.[17]

Kürtaja ve aynı cinsiyete sahip kişiler arası evliliğe karşı kampanya yürüten Nadine Dorries’in Eylül 2021’de kültür ve spordan sorumlu devlet bakanı olarak atanması, işlerin kötüye gideceğinin bir işaretidir. Trans aktivistlere karşı çıkanları savunan Kishwer Falkner’ın Aralık 2020’de Eşitlik ve İnsan Hakları Komisyonu (EHRC) başkanı olarak atanması da öyle. EHRC, Britanya’nın önde gelen LGBTİ+ savunuculuk örgütü Stonewall’u finansmansız bırakma ve gayri meşrulaştırma girişimlerine karşı savunması gerekirken, 2021’de ona yönelik saldırılar korosuna katıldı. Ben bu yazıyı kalem alırken, Good Law Project (Doğru Hukuk Projesi), Dorries’in, Charity Commission’ın (Yardım Komisyonu) yeni başkanının “uyanıklık karşıtı” bir ajandaya sahip birisi olmasını sağlama çabalarını eleştiriyordu. Muhafazakârlar, bu başkanlığın trans çocukları ve ailelerini destekleyen Stonewall ve Mermaids gibi sağın onaylamadığı yardım kuruluşlarını “yeniden dengelemede” (yani, baltalamada) işe yarayacağını umuyor.[18]

Kadınlardan ve eşitlikten sorumlu Muhafazakâr bakan Liz Truss, geyler ve translar için vaat edilen “dönüşüm terapisi” yasağını getirme konusunda ayak diredi. Muhafazakârlar ancak Ekim 2021 sonlarında yeni yasal düzenleme teklifleri üzerine bir görüşme yapılabileceğini duyurdular.[19] Fakat endişe verici bir şekilde, bu öneriler transfobiklerin, translara yönelik olumlayıcı girişimleri de bir tür dönüşüm terapisi olarak görüp saldırmaları için açık kapı bırakıyor. Burada bahsi geçen rızanın manipülasyona ve baskıya açık olduğu yönündeki endişelerini dile getiriyor olmalarına rağmen, dönüşüm terapisine “rıza göstermelerine” izin verilmesinin de yolu açık olacak. Truss ayrıca Muhafazakârların, transların kendi cinsiyetlerini kendilerinin beyan edebilmeleri gerektiğine inanmadıklarını açıkça belirtti. Eşitlik Bakanı Kemi Badenoch ise aynı görüşü çok daha kesin bir üslupla tekrarladı. Ne yazık ki, eğer transların ve ikili olmayanların cinsiyet beyanı hakları inkâr edilirse bu, başkalarının – devlet organları ve diğer kurumlarının –kendilerinde hak görecekleri ve bunun da otoriter bir dinamiğe neden olacağı anlamına gelecektir. Trans savunuculuk örgütü GATE’in yönetici direktörü Mauro Cabral Grinspan, bu tür inkârların tarihsel olarak ne anlama geldiğini şöyle dile getiriyor; “Devletler, bireylerin kendilerini tanımlama hakkını kabul etmeyi ve saygı duymayı reddettiğinde . . . ağır insan hakları ihlalleri ortaya çıkar”.[20] Gerçekten de 2015’ten bu yana transfobik nefret suçlarında büyük bir artış olduğu görülüyor.[21]

Boris Johnson hükümeti trans karşıtı seslere kucak açıyor. Nefret yüklü trans karşıtı bir grup olan LGB İttifakı, Muhahafazakâr Partinin 2021 kongresine davet edilmişti. Örgütün, akabinde toplanan kendi kongresi de Johnson’ın ofisinden “ezber bozan” ve “son derece mühim” olarak tanımlandığı coşku dolu övgüler aldı.[22] Fakat, İşçi Partisi içinde de tartışmalar devam ediyor. Canterbury Milletvekili Rosie Duffield; trans eleştirel yazar Julie Bindel, televizyon programı yazarı Graham Linehan ve İskoçya Ulusal Partisi’nden politikacı Joanna Cherry ile birlikte 2021 LGB İttifakı kongresine katıldı. LGB İttifakı ayrıca, Birleşik Devletler’deki Patriot Prayer (Vatansever Duası) ve Proud Boys (Gururlu Çocuklar) gibi faşist gruplarla da bağlantılı olan sağcı sosyal medya şöhreti Andy Ngo’ya basın kartı verdi. Acıdır ki bu kararın eleştirisi ”toplumsal cinsiyet eleştirel” aktivistler arasında bastırıldı.

Siyaset bilimci Craig McLean “Britanyalı seçmenlerin sessiz sedasız radikalleşmesi”nden bahsederken, transfobik gruplar tarafından yayılan yanlış bilgilerin ve korku tellallığının bazı konularda başarıya ulaştığını ifade ediyor:

Bu gruplar, trans kadınların güvenilir olmadıkları ve kadın tesislerini kullanmalarına izin verilmemesi gerektiği anlatısını medyada fütursuzca yaymak için kendi nüfuzlarını kullandılar. ‘Makul endişeleri dile getirme’ ve ‘sadece soru sorma’ anlatısına sığınıp bunları yaydılar, fakat gerçekte zaten savunmasız durumda olan bir azınlığın şeytanlaştırılmasına çalışıyorlardı.[23]

Yüksek profilli isimler de bu sürece dahil oldular. 2020’de Harry Potter’ın binlerce sosyal medya takipçisine sahip yazarı J. K. Rowling, cinsiyet eleştirel görüşler paylaşarak sosyal medyada bir çalkalanmaya yol açtı. Yüzlerce insan Rowling’e destek veren bir açık mektuba imzacı olurken, Harry Potter filmlerinin oyuncularının da dahil olduğu yüzlerce başka insan ise buna karşı çıktıklarını gösteren başka bir imza kampanyası yürüttü.

Bir başka yüksek profilli olaylar dizisinde, Ekim 2021’de basın, Sussex Üniversitesi’nde bir felsefe hocası olan Kathleen Stock’a karşı, öğrenci protestolarıyla ilgili düşmanca yorumlarla dolmuştu. 2021 başlarında Stock, trans dışlayıcı görüşleri destekleyen ve bu görüşleri meşrulaştırmak için biyolojik özcü argümanları kullanan “toplumsal cinsiyet eleştirel” bir kitap yayımladı.[24] İşten çıkarılması yönünde çağrı olmasa da, öğrenci prostestoları ilkesel olarak Üniversiteler ve Yüksek Okullar Birliği (University and College Union) tarafından hem üniversiteler içinde hem de ulusal seviyede desteklendi.[25] 2018 yılındaki yükseköğrenim emeklilik maaşı grevlerinden önce istifa etmiş olan Stock bir UCU üyesi değildi.

Sussex protestolarına yönelik sosyalist yaklaşım, öğrenci protestocularla dayanışma göstermek, fakat aynı zamanda okuldan atılması çağrılarını faşistlere bırakmaktır – uzun süredir uygulanmakta olan “no platform” [sana kürsü yok] tutumunda olduğu gibi. Stock da pek çok başka “toplumsal cinsiyet eleştirel” kişi gibi, aslen bir faşist değildir. Elbette sosyalistler, transfobiklere ve transfobiye karşı çıkarken, hiçbir çevrimiçi ya da çevrimdışı ortamda hiçbir şekilde taciz ya da tehditte bulunmaz. Ne var ki, Sussex Üniversitesi’ndeki translar ve ikili olmayan öğrencilerin yanı sıra öğrenci birliği ve UCU görevlilerinin kendileri de transfobiklerden ve “cinsiyet eleştirmenlerinden” gelen taciz ve tehditlere maruz kaldılar.[26]

Stock, LGB İttifakının bir savunucusu ve translara düşman olan Declaration on Women’s Sex-Based Rights’ın (Kadınların Cinsiyete Dayalı Hakları Bildirgesi) imzacısıdır.[27] Bu bildirge, “transgenderizm pratiklerinin sonlandırılması” ve Toplumsal Cinsiyet Tanıma Yasası’nın yürürlükten kaldırılması çağrısı yapıyor. Bu yüzden, Sussex Üniversitesi’ndeki cinsiyet çeşitliliğine sahip trans öğrencilerin, onun varlığından dolayı kendilerini tehdit altında hissetmeleri ve üniversiteden kendi Trans Eşitliği Politikası’na göre harekete geçmesini talep etmeleri şaşırtıcı değildir.[28] Aralık 2020’de Stock’a “yüksek öğretime katkılarından” ötürü Britanya İmparatorluk Nişanı taltif edildiğinde, bunu hemen trans haklarına destek veren Stonewall’a saldırmak için ve hiç tereddüt etmeksizin kullandı; “Bu fırsatı, Britanya üniversitelerindeki toplumsal cinsiyet kimliği ideolojisi ve trans aktivizmi ile ilgili eleştirel düşüncelerin bastırılmasına dikkat çekmek için kullanmak istiyorum.” Bunun üzerine, Stock’a karşı çıkan 600 filozof ve akademisyen tarafından bir karşı mektup imzalandı.[29]

Sussex Üniversitesi rektör yardımcısı Adam Tickell, Stock’a üniversite yönetimi aracılığıyla destek sunarak öğrencileri suçladı.[30] Sağcı köşe yazarları ve gazeteciler, Muhafazakâr Partili bakanlar, transları eleştiren feministler ve hatta bazı solcular da akademik özgürlük ve ifade özgürlüğü savunuculuğu yaparak Stock’un tarafında yer aldılar. Soldaki destekçileri, trans ya da ikilik dışı olan öğrencilerin temel dayanışmayı hak ettiklerini bile göremiyorlardı. Bu öğrenciler Stock’u eleştirerek ve kendisine açılan kürsüyü trans dışlayıcı politikaları desteklemek için bir araç olarak kullanmasını protesto ederek, kendi ifade özgürlüklerini kullanıyorlardı.

28 Ekim 2021’de Stock, Sussex Üniversitesi’nden istifa etti. Öğrenciler onun kampüste uzun süredir bir mesele haline gelmiş olan “cinsiyet eleştirel” aktivizmini protesto amacıyla derslerine katılmayı çoktan bırakmışlardı. Vakit kaybetmeksizin, “susturulduğunu” iddia ederek medya kanallarını turlamaya başladı ve ABD’deki yeni bir sağcı kurumda, yani Austin Üniversitesi’nde (UATX) göreve başlayacağını duyurdu. “Gerçeğin korkusuz takipçisi” olduğu iddiasına rağmen bu, bir üniversiteden çok, öğrencisiz, akreditasyonsuz, kampüssüz ve programsız bir web sayfasından ibaret görünüyordu.[31] Ancak, danışmanlar kurulu üyeleri arasında Filistin karşıtı muhafazakâr aktivist Bari Weiss, sağcı tarihçi Niall Ferguson ve bilişsel psikolog Steven Pinker’ın da olduğu pek çok tanınmış sağcı mevcuttur. Ayrıca, çeşitli nahoş finansal bağlantılara da sahip. Gazeteci Tom McKay, UATX web sitesinin, kurumun sağcı teknoloji milyoneri Joe Lonsdale ile bağlantılı Cicero Research’ten [Circero Araştırma Şirketi] “mali sponsorluk aldığı” iddialarına dikkat çekiyor; “Lonsdale, sağcı yatırımcı kapitalist Peter Thiel ile ortak yürüttüğü federal göç ajanslarıyla ve ordu ile yaptığı anlaşmalarla kötü şöhret kazanmış olan büyük veri analizi firması Palantir’in kuruluşundaki ortaklığıyla tanınmaktadır.[32] Ancak, bu sağcı zümre için üzücü olan şu ki Stock’un duyurusundan sonraki birkaç gün içinde UATX vagonunun tekerlekleri gıcırdamaya başladı ve Pinker ile Chicago Üniversitesinin mevcut rektörü Stock Zimmer danışma kurulundan istifa etti.[33]

Mutlak bir ifade özgürlüğü savunucusunu biraz kazıdığınızda altından başkalarının kendilerini eleştirme haklarını engelleme isteği çıkıyor. Eleştiriler geldiğinde, susturulduklarından ve sindirildiklerinden şikâyet etmek için kendi hatırı sayılan kamusal platformlarını kullanırlar. Makalelerden derlediği The Free Speech Wars (İfade Özgürlüğü Savaşları) kitabına yazdığı girişte Charlotte Lydia Riley’in ifade ettiği gibi:

Elbette ifade özgürlüğü, o ifadenin sonuçlarından kurtulmak anlamına gelmiyor. Çoğunlukla insanlar ifade özgürlüğü talebinde bulunduklarında, bununla kastettikleri şey, sonuçlarından kurtulmak olur. Herhangi bir tepkiyle karşılaşmaksızın insanlara hakaret edebilmek, sloganlar atabilmek, kasıtlı yalanlar söyleyebilmek ya da şiddete teşvik edebilmek istiyorlar.[34]

Moral paniği körüklemek

Britanya’daki transların resmi durumu 2016’ya kadar istikrarlı bir şekilde iyiye gidiyor gibi görünüyordu. 2004 tarihli Toplumsal Cinsiyet Tanıma Yasası, medikal ve kısıtlayıcı bir süreç aracılığıyla da olsa transların bir toplumsal cinsiyet tanıma sertifikası almasına izin veriyordu.[35] 2010 tarihli Eşitlik Yasası ise translara yasal koruma sağlamış ve daha kapsayıcı olarak, eşcinsel evliliğini de 2013 yılında yasallaştırmıştı.

Fakat, 2016’dan sonra giderek düşmanlaşan bir azınlık, transları bir tehdit ve toplumsal sorun olarak görmeye başladı. Bilhassa da parlamentodaki Kadın ve Eşitlikler Komitesi’nin trans hakları teklifine karşı çok fazla transfobik örgüt ve web sitesi ortaya çıktı. Translarla ilgili bir araştırmadan sonra komite, NHS personelinin eğitilmesini ve Toplumsal Cinsiyet Tanıma Yasası’nda cinsiyet beyanına olanak sağlayan değişikleri de kapsayan 30 civarında öneri getirdi. Bunların neredeyse hiçbiri uygulanmadı. Eylül 2021’de Avrupa Konseyi Ayrımcılık Karşıtlığı ve Eşitlik Komitesi (Council of Europe’s Committee on Equality and Non-Discrimination) tarafından hazırlanan bir rapor, geçtiğimiz yıllarda Britanya ve Avrupa’da LGBTİ+’ların elde ettiği “önemli kazanımların” “tehdit altında” olduğunu gösteriyordu.[36] Raporun yazarı Fourat Ben Chikha şöyle diyor:

Benim bu rapor üzerindeki çalışmam, bugün tanıklık etmekte olduğumuz artan nefretin, bireysel önyargının ve onu ifade etmede daha fazla özgürlük duygusunun bir ürünü olmadığını, Avrupa kıtasındaki LGBTİ+ haklarına yönelik sürekli ve genellikle iyi organize edilmiş saldırıların bir sonucu olduğunu hiçbir şüpheye yer bırakmadan gösterdi.[37]

Ayrıca, LGBTİ+’lara yönelik saldırıların Macaristan, Polonya, Bulgaristan, Yunanistan, Türkiye, Ukrayna ve Britanya’da özellikle korkunç boyutlarda olduğuna da dikkat çekiyor. Macaristan’ın aşırı sağcı Devlet Başkanı Viktor Orbán, bunun “bir bilim değil, bir ideoloji” olduğunu iddia ederek 2018 yılında toplumsal cinsiyet çalışmalarını yasaklamıştı. Bu yasağın hedefindeki üniversitelerden birinin, sürekli olarak antisemit komplo teorilerinin odağında yer alan George Soros tarafından kurulmuş olması da tesadüf değildir. Macaristan’ın gerici önlemleri arasında, 2004 yılından bu yana var olan bir yasal hak olarak transların kendi isimlerini değiştirme ya da toplumsal cinsiyetlerine uygun belgeler edinme haklarının kaldırılması da vardı.

Raporda Britanya’nın durumu da pek parlak görünmez. “Britanya’da cinsiyetin sabit olduğunu ve toplumsal cinsiyet kimliklerinin geçersiz olduğunu savunan trans karşıtı retorik, hem transların sivil hakları hem de kadın ve çocukların hakları adına temelsiz ve endişe verici bir itibar kazanmaktadır” deniyor.[38]

Transfobi kaynakları

Transfobi çoğunlukla sağ ve aşırı sağ tarafından körüklenmektedir. Trans haklarına muhalefet, ideolojik eşitlik karşıtları ve kapitalizm savunucuları için bir mihenktaşı konumunda. Kapitalizmin ana amaçları – sürekli ekonomik büyüme ve kâr maksimizasyonu – iklim değişikliği, çevresel felaketler ve şu ana kadar en az 5 milyon insanı öldüren Covid-19 gibi yeni patojenler çağında artık insanlık için apaçık bir varoluşsal risk teşkil etmektedir. Göçmen karşıtı ırkçılık, İslamofobi ve antisemitizm gibi transfobi de sağın kendi ideolojik ve politik toplumsal kontrolünü devam ettirmek ve işçi sınıfının örgütlü direniş potansiyelini azaltabilmek adına kullanılan temel silahlardan biri.

Trans karşıtı ajitasyon, hem dinci hem de laik sağ tarafından bilinçli olarak birkaç yıldır bir “ayrıştırıcı mesele” olarak benimsendi. Trans ya da muhtelif cinsiyetli insanların kadınlar için bir tehdit oluşturduğunu iddia ederek muhafazakârları toplumsal meselelerde harekete geçirmenin ve ilericileriler, liberaller ve feministleri bölmenin etkili bir yolu olarak görülüyor. Elbette bu güçler, kadın haklarını ve kadınların karşılaştığı cinsiyetçiliği ya da kadın düşmanlığını hiçbir zaman umursamadılar.[39] Transfobiyi körükleyerek, örneğin okul müfredatları, kürtaj hakkı ve benzeri LGBTİ+ hakları ile kadın haklarına karşı yürüttükleri onlarca yıllık mücadelelerinde zorlaya zorlaya yeni cepheler açabilmeyi ümit ediyorlar.

2020 başkanlık seçimlerini az bir farkla kaybetmiş olmasına rağmen Donald Trump, Cumhuriyetçi Parti’nin geniş etki alanı üzerindeki kontrolünü ve taban desteğini korumayı başarmıştı. Bu makalenin yazıldığı sıralarda, destekçilerinin, Cumhuriyetçilerin ellerinde tuttukları ve marjinal eyaletlerin yasama organlarında sırada bekletilen yaklaşık yüz trans karşıtı yasa tasarısı bulunuyordu.[40] Ortaöğretim okullarını ve kolejleri, trans olduklarından ya da ikili cinsiyetin dışında kaldıklarından şüphelenilmesi halinde, okullardaki spor faaliyetlerine katılan kadınları olası fiziksel testler de dahil olmak üzere sağlık muayenesinden geçirmeye zorlayabilecek olan Nisan 2021 tarihli bir Florida yasa tasarısı gibi bazı tasarılar da kabul edildi. Bu, trans kadınları, kadın müsabakalarından uzaklaştırmak için cinsel istismar tehdidinde bulundukları anlamına gelir – ki bu da herhangi bir feministin onaylamasını bekleyeceğiniz bir şey değildir. Bununla birlikte, birçok trans dışlayıcı feminist, bu tasarının kabul edilmesini kutlamıştı.[41]

Sağdaki ahlak dışı ittifaklar

ABD’de, trans haklarına yönelik saldırıların başını, – bazı radikal feministleri de kapsayan – dinci ve laik sağcıların bilinçli bir ittifakı olan Hands Across the Aisle (İnsan Koridoru) gibi varlıklı sağcı örgütler çekiyor. Ayrıca, World Congress of Families (Dünya Aileler Kongresi), Güney Yoksulluk Hukuk Merkezi tarafından bir nefret grubu olarak tanımlanan Özgürlük Savunucuları İttifakı (ADF: Alliance Defending Freedom) ve Amerikan Hukuk ve Adalet Merkezi de ön planda. Blogger Jane Fae’ye göre, Britanya kökenli trans karşıtı grup ve inisiyatiflere fon yardımı yapan Heritage Foundation (Miras Vakfı) da bu transfobik örgütler arasında yer alıyor.[42] Britanya merkezli ADF, Britanya üniversite kampüslerindeki protestoları “ifade özgürlüğü” adına savunduğunu söylüyor. Eylül 2021’de ABD merkezli Kadın Özgürlük Cephesi (WoLF: Women’s Liberation Front) ve Kadınların İnsan Hakları Kampanyası (Women’s Human Rights Campaign USA), Teksas yasama meclisinin kürtaj haklarını sert bir şekilde kısıtlayan bir kanun maddesini kınamıştı. Yine de 2016’da WoLF, kadın haklarına yönelik kötü şöhretli yaklaşımını ve kürtaj haklarına ya da doğum kontrolüne erişime saldıran birçok yasal davaya verdiği desteği görmezden gelerek, trans-karşıtı kampanyaları finanse etmek için ADF’den 15.000 dolarlık bir bağışı memnuniyetle kabul etti.[43]

Aşırı sağcı gruplar da transfobinin teşvik edilmesinde aktif bir şekilde yer alıyorlar. Temmuz 2021’de Los Angeles’ta, bir trans kadının içeride olmasıyla ilgili şikayetleri müteakiben, transları kabul eden bir spa’da trans karşıtı protestolar patlak verdi.[44] Takip eden gösterilerde translar ve onların destekçileri, polis güçleri ve Proud Boys gibi faşist grupların üyelerinin de içinde bulunduğu transfobik göstericiler tarafından darp edildi. Protestolar, trans karşıtı ajitasyonun, aşırı sağ milisler ve terörist grupların yanı sıra aşı karşıtları ve QAnon komplo teorisyenleriyle de yakınlaşma içinde olduğunu gösterdi.

Sağcı gruplar her türlü transfobik dezenformasyonu desteklediler. Tarihçi Jules Gill-Peterson şöyle yazıyor:

Devlet kendisini onlardan ve onların politik gücünden kurtarmak için transları kamusal yaşamın ve yurttaşlık alanının dışına atmaya çalışıyor. Bu nedenle, özellikle yanlış bilgilendirme kampanyalarının ve şiddet dilinin, trans savunucularına ve trans çocukların ebeveynlerine yönelik ölüm tehditlerinin ve çocuk istismarını da kapsayan fantezilerin bulunduğu internette İslamofobik, siyah karşıtı, göçmen karşıtı, antisemit, evanjelik Hıristiyan ve beyaz milliyetçi grupların hepsinin kendini bu meselede aynı yerde konumlandırmaları bir tesadüf değildir.[45]

Transfobiklerin sık sık dile getirdiği bir iddia, “trans lobisi”nin muazzam bir şekilde fonlanıyor olmasıdır. Aşırı sağ için bu, ailenin ve “düzen”in altını oymaya dönük bir sol ya da Yahudi komplosunun kanıtı sayılıyor. Ancak, Global Philanthropy Project 2020’nin (Küresel Yardımseverlik Projesi 2020) araştırmalarına göre:

2013 ve 2017 arasında dünya çapındaki LGBTİ+ hareketleri 1,2 milyar dolar aldı, ancak ‘toplumsal cinsiyet karşıtı’ hareket 3,7 milyar dolar fon buldu. 2008’den 2017’ye kadarki on yıl boyunca ‘toplumsal cinsiyet karşıtı’ hareketle ilişkili ABD merkezli kuruluşların toplam geliri 6,2 milyar dolara ulaşırken; aynı zaman diliminde, ‘toplumsal cinsiyet karşıtı’ hareketle bağlantılı 11 ABD kuruluşu, dünya ülkelerine yaklaşık 1 milyar dolar akıttı.[46]

Fakat buna rağmen, trans aktivistler için büyük fonlar sağlandığı iddiaları, sonradan daha anaakım “trans eleştirel” feminist perspektiflere hızla sızabilecek olan antisemit komplo teorilerini beslemeye devam ediyor. Bunun bir örneği de Helen Joyce’un trans eleştirel yanlış bilgilendirmenin çeşitli yönlerini destekleyen 2021 tarihli kitabıdır: Trans: When Ideology Meets Reality’dir (Trans: İdeoloji Gerçekle Buluştuğunda).[47] Joyce, Soros gibi varlıklı insanları, trans yatırımcı Jennifer Pritzker’ı ve milyarder mimar Jon Stryker’ı işaret ederek, “trans aktivizmini fonladıkları” iddiasıyla parmağını sallıyor. Joyce’un kitabının bir incelemesinde Alex Sharpe, Joyce’un bu üç Yahudi bağışçıyı bilhassa seçtiğini belirtir.[48] Buna karşılık Joyce da “küresel gündemin” finansmanını göstermek için seçtiği örnek kişilerin hangi dine mensup oldukları konusunun “aklına bile gelmediğini” iddia etti. Ancak Sharpe’ın da dediği gibi, “Joyce’un Yahudi bağışçıları ön plana çıkarmanın potansiyel sonuçları konusunda daha dikkatli davranması beklenirdi.”

Aynı şekilde, “trans eleştirel” bir blogger olan Jennifer Bilek; Soros, Pritzker ve yazar Martine Rothblatt gibi Yahudilerin kadınları ortadan kaldırmayı ve insanlığı tekno-küresel bir distopyaya dönüştürmeyi amaçlayan “transhümanist” hareketin destekçileri arasında olduklarını iddia ediyor.[49] Bilek’in trans haklarına yönelik saldırıları, Yahudi isimlerin seçilmesinden nadiren uzak duran trans karşıtı gruplar ve bireyler tarafından sosyal medyada herkese ulaşabileceği şekilde paylaşılıp dolaştırıldı. Ben Lorber ve Heron Greenesmith’in işaret ettiği gibi, bunun sonucu “antisemit komplo teorilerinin trans karşıtı feminist hareketler içinde derinden yayılması» oldu.[50]

Trans karşıtı feministler arasındaki antisemit klişeleri ve komplo teorilerini inceleyen bir araştırmacı olan Christa Peterson, birçok örnek sıralayarak bu görüşlerin anaakım haline gelme ve aşırı sağ siyasete bir giriş noktası sağlama tehlikesi taşıdığına dikkat çekiyor. Stock’un sosyal medya paylaşımlarını yıllardır titizlikle takip eden Peterson’a göre o, “trans hareketini George Soros ve kuruluşlarının ‘pek çok kolu’ tarafından finanse edilen bir komploya bağlayan hararetli bir paylaşımı da coşkulu bir biçimde gerçekleştirmişti.” Peterson’ın, Stock’un faaliyetlerine ve kitabına yönelik ayrıntılı eleştirisi, onun trans dışlayıcı politikalarının altında yatan yanlış bilgileri ve mantıksal safsataları gözler önüne serer.[51]

Feminist transfobi

Bir başka transfobi kaynağı, başta radikal feministler olmak üzere tüm trans dışlayıcı feministlerdir. Pek çok feministin ve aslında özellikle daha genç nesillerden olmak üzere pek çok radikal feministin trans kapsayıcı olduğunu vurgulamak gerekiyor. Bazıları ise trans dışlayıcılığa karşı güçlü argümanlar geliştirdi. Aslında, feminizm içindeki transfobi karşıtı argümanların sayısı da bundan aşağıda değildir.[52]

Bununla birlikte, transların radikal feministler tarafından dışlanmasının uzun bir geçmişi vardır ve hatta bir kısmı da trans kadınları daha 1970’lerin başından itibaren kadın hareketinden uzaklaştırmaya çalışmıştır. 1979’da Janice Raymond, “Ahlaki duruş, transseksüelliğin yok sayılmasını gerektirir” gibi bir satırı da içeren ve bu nedenle ismi dehşetle anılan kitabı The Transsexual Empire: The Making of the She-Making (Transseksüel İmparatorluk: Dişi-Yapımını Yapmak) adlı kitabını yayımladı.[53] Radikal feministlerin trans sağlık hizmetlerine yönelik fonlara karşı lobi yapması ve cinsiyet değiştirmenin mümkün olduğunca zorlaştırılması yönündeki önerileri bugün bile hâlâ yankı uyandırmaya devam ediyor. Raymond’ın kendisi, bir trans kadın olan Sandy Stone’u 1974’te trans kapsayıcı Olivia Records kolektifinden kovma kampanyasında oldukça etkiliydi; bu, kolektifi neredeyse yok eden ve silahlı trans dışlayıcı feministlerin ölüm tehditlerini takiben Stone’un hayatını tehlikeye atan bir kampanyaydı.[54]

Başlangıçta, 2016’dan sonra ortaya çıkan – temel olarak radikal feminizme, aynı zamanda bir dereceye kadar sosyalist feminizme de dayanan – çeşitli dışlayıcı ve “toplumsal cinsiyet eleştirel” gruplar, Cinsiyet Tanıma Yasası’nda cinsiyet beyanına karşı çıkmaya odaklanıyordu. Ancak, ortaya çıkışlarından bu yana bunların birçoğu asıl amaçlarından saptı. Bazıları, ya Toplumsal Cinsiyet Tanıma Yasası’na tümüyle karşı çıkarak ya da Eşitlik Yasası’ndaki trans haklarına karşı olduklarını belirterek radikalleşti. Diğerleri ise trans kadınların kadın sporlarına ve eğlencelerine katılmasına karşı çıktığını dile getiriyor. On yıllardır bu alanlara erişimleri olmasına rağmen, trans kadınların aile içi şiddet sığınakları, hapishaneler, soyunma odaları ve tuvaletler gibi “tek cinsiyetli” alanlara erişimine karşı muhalefet de durmadan yayılıyor.

Bazı “toplumsal cinsiyet eleştirmenleri” trans haklarını desteklediklerini iddia etse de bu destek o kadar genel ve soyut bir şekilde sunuluyor ki, gerçekte trans yaşamlarının savunulması söz konusu olduğunda tamamen anlamsızlaşıyor. Çoğu zaman, örneğin Stock’un Material Girls’ünde (Yapmacık Kadınlar) olduğu gibi, trans hakları dedikleri şey, uygulanabilir olmayan “ayrı ve eşit” fırsatlardan, yani başka bir deyişle, toplumsal cinsiyet ve cinsiyet ayrımcılığından ibarettir.[55] Bu tür önerilerin transfobi oluşturup oluşturmadığı, olası sonuçları temelinde değerlendirilmelidir.

“Biyoloji kader değildir” şeklindeki temel feminist öğretiyi reddeden pek çok kimse şimdi bunun tam tersini savunuyor – biyoloji her şeydir. Biyolojik özcülük, bir kişinin “cinsiyet değiştiremeyeceği”, sadece iki değişmez cinsiyet bulunduğu ve sonuç olarak trans kadınların, şiddeti doğuracak şekilde “kadın kıyafetleri giyen erkekler” olarak görüldüğü anlamına gelir. Ancak, Transgender Resistance’ta bahsettiğim gibi modern biyoloji bilimi, cinsiyetlere ayrılmış insan vücudunun bundan çok daha incelikli bir açıklamasını sunuyor.[56] Bu cinsiyet anlayışı, doğumda atanan cinsiyetin değişmez ya da ikili olduğu argümanını kabul etmez: İnsanların biyolojik cinsiyet özellikleri zamanla değişir – transfobiklerin iddia ettiği gibi sabit değildir. Değişiklikler hayatımız boyunca, bazen seçimle, bazen de çevresel, doğal veya başka yollarla meydana gelir. Dahası, cinsiyeti ve onun değişebilirliğini nasıl kategorize ettiğimiz ve anlamlandırdığımız, insan kültürü ve onun sosyal ilişkileriyle bağlantılıdır.

Trans dışlayıcıların düşmanlığı büyük oranda trans kadınlara yönelse de trans erkeklere karşı tutumları da eşit derecede olumsuzdur ve kendilerinin trans ideolojisi tarafından aldatılarak lezbiyenler olduklarını, dolayısıyla artık bu hatalarından döndüklerini iddia ederek onları alaşağı etme eğilimindedir. Biyolojik özcülük ve toplumsal cinsiyet kimliğinin varlığını kabul etmeyi reddetmek, interseks bireyleri olduğu kadar trans ve ikili olmayan kimlikleri de bilfiil silme çabasıdır. Transgender Resistance’ta toplumsal cinsiyet kimliğini ‘bir intibadan çok daha fazlası’ olarak tanımlamıştım:

Kişinin kendi algıladığı bedeni, biyolojik cinsiyeti (bazı durumlarda buna dair derin rahatsızlıkları dahil), vücudunun başkalarının gözündeki sosyal algılanışı, toplumsal cinsiyet değerleri ve beklentileri gibi sosyal faktörler ve son olarak kişinin cinsel ilgileri ve cinsel ihtiyaçları (cinsellik) olan cinsel bir varlık olarak gelişimi arasındaki etkileşimlerin bir sonucudur. Cinsiyet kimliğimiz, karşılıklı olarak birbirini etkileyen bu diyalektik etkileşimlerin bir sonucu olarak belirli bir değişkenlik ve esnekliğe sahiptir. Ancak, düşmanlık, onaylanmama ve hatta dışlanma ve şiddetten duyulan acı konusunda bizi ikili ve cinsiyete dayalı toplumsal beklentiler içinde kısıtlamaya hizmet eden toplumsal baskılar karşısında da kalıcılık düzeyine sahiptir.[57]

“Trans eleştirel” mitler

Transfobikler ve “trans eleştirel” yazarlar, trans haklarını baltalamak için tasarlanmış bir dizi efsaneyi kullanıyor ve ben de bu bölümde bunların bir kısmına mercek tutacağım. Trans dışlayıcılar tarafından dile getirilen bazı yanlış hukuki argümanlarla başlayalım. İlki, transların yasal olarak tek cinsiyetli alanları kullanma hakları olmadığını ve bu alanlardan dışlanması gerektiği söylemidir. Bu kesinlikle yanlıştır – transların hakları Cinsiyet Tanıma Yasası ve daha özel olarak “toplumsal cinsiyetin yeniden atanmasının” korunan bir özellik olduğu Eşitlik Yasası kapsamındadır. Kanun, “zorlayıcı ve meşru bir neden olmadıkça” transların tek cinsiyetli alanlara tam erişimlerine izin veriyor. Böyle durumlarda bile, Sandra Duffy’nin belirttiği gibi, “korunmaları için orantılı ve makul düzenlemeler yapılmalıdır”.

İnsan hakları alanında çalışan, toplumsal cinsiyet ve cinsellik konusunda uzmanlaşmış bir akademik avukat olan Duffy, yukarıda bahsedilen Kadının Cinsiyete Dayalı Hakları Bildirgesi’nin ve bunun uluslararası insan hakları hukukuna uygunluğunun ayrıntılı bir hukuki analizini de yayınladı.[58] 2019›da yayınlanan Deklarasyon, bazı transfobik gruplar arasında papalık kararnamesi gibi kabul edilmişti. Transfobik ve “toplumsal cinsiyet eleştirel” kuruluşlar bunu, “cinsiyete dayalı” ve toplumsal cinsiyete dayalı hakların varsayılan yasal durumu hakkındaki son söz olarak ele alıyor. Oysa gerçekte, transların haklarının ortadan kaldırılması ve onların sosyal hayattan dışlanmasına yönelik ciddi kusurları olan bir manifestodur.[59] Duffy, Deklarasyon’un yanlış temellere dayandığını ve yasal olarak geçersiz durumda olduğunu gösteriyor. Önemli olan şu ki, transfobiklerin ve “toplumsal cinsiyet eleştirmenlerinin” sürekli olarak “kadınların cinsiyete dayalı haklarından” bahsediyor olmalarına rağmen, Duffy, kanunda bu türden hakların yer almadığına dikkat çeker. Bunlar “gerçeklik kisvesine bürünmüş bir kurgudur”:

Deklarasyon, cinsiyet tayini ile bağlantılı belirli bir dizi fiziksel özelliğe dayalı olarak, hukuken geçerli olması gereken ‘kadın haklarından’ bahsediyor … Ancak, bu iddianın uluslararası insan hakları hukukunda hiçbir temeli yoktur.

Uluslararası insan hakları hukukunda ve İngiliz hukukunda var olan şey, cinsiyete dayalı ayrımcılığa karşı bir korumadır; “burada cinsiyet, korunan bir dizi özellikten biridir.” Ancak ‘cinsiyet’ toplumsal cinsiyetin sosyal yönüne de atıfta bulunacak şekilde geniş anlamıyla ele alınır.[60] Uluslararası insan hakları hukukundaki “cinsiyet” kategorisi, haklı olarak cinsiyetin karmaşıklığını ve sosyal boyutlarını yansıtacak şekilde, esasen “cinsiyet ve toplumsal cinsiyetin” bir karışımıdır. Ayrıca “Cinsiyet nosyonu yalnızca fizyolojik özellikleri değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyetle ilgili kalıp yargıların ve önyargıların dönüşümü ile toplumsal rollerin yeniden inşasını da kapsayacak şekilde gelişmiştir”.[61] Başka bir ifadeyle, yasaklanmış bir ayrımcılık zemini olarak “cinsiyet” sadece biyolojik özelliklere atıfta bulunmaz. Bunun aksini iddia eden Deklarasyon ise uluslararası insan hakları hukukunu tamamen yanlış anlamış olduğunu gösterir.

Gerçekten de toplumsal cinsiyet kimliği, transfobiklerin bunu sıklıkla inkâr etmesine rağmen, uluslararası insan hakları hukuku kapsamında tanınan bir hak değildir. Birleşmiş Milletler, toplumsal cinsiyet kimliğinin “her bir insanın kendi içsel ve bireysel cinsiyet deneyimine atıfta bulunacak şekilde anlaşıldığı” 2007 tarihli “Yogyakarta İlkeleri”nden yola çıkar. Bu “kişisel beden algısı”, “özgürce seçildiğinde (tıbbi, cerrahi veya başka yollarla) bedensel görünüm ve işlevin değiştirilmesini ve giyim, konuşma ve tavırların da dahil olduğu diğer toplumsal cinsiyet ifadelerini” kapsayabilir.[62]

Biyolojik cinsiyete geri dönüş

Transfobikler ve bazı “trans eleştirel” yazarlar tarafından, pek çok transın toplumsal cinsiyetlerini değiştirmiş olmaktan pişmanlık duydukları dile getirilir. Ancak, Julia Serano ve diğerlerinin gösterdiği üzere, biyolojik cinsiyete geri dönüş yapan transların sayısı çok azdır. Dahası, bu durum genellikle trans olmadıklarına dair bir karardan çok geçiş sürecinde karşılaştıkları transfobiden kaynaklıdır. Aslında bakılırsa, bir kısmı da daha sonra yeniden fikir değiştiriyor. 2021 yılında, Plastic and Reconstructive Surgery (Plastik ve Rekonstrüktif Operasyon) adlı, geçiş operasyonu geçiren 7.928 hastanın katıldığı bir araştırmada, ameliyattan sonra pişmanlık oranının yüzde 1 seviyesinde olduğu söyleniyordu.[63] Elbette toplumsal damgalamadan ötürü bazı eksik bildirimler olmuş olabilir, ancak biyolojik cinsiyetine geri dönmek isteyenlerin oranı çok düşük. Transların büyük çoğunluğu için geçiş, bedenlerini ve toplumsal cinsiyet kimliklerini birbirine eşitler, toplumsal cinsiyet disforisi duygularını hafifletir.

Sosyalist bir bakış açısından, cinsiyet geçişinden pişmanlık duyanları damgalamak da yanlıştır ve biyolojik cinsiyete geri dönme kararına her koşulda saygı duyulmalı, kişinin bedensel özerklik hakkının bir ifadesi olarak desteklenmelidir. Fakat, saygın hakemli dergilerdeki bulgular, birkaç trans fikrini değiştirdiği için tüm transların geçiş yapmasının engellenmesi gerektiği görüşüne en ufak bir destek sunmaz. Ayrıca aşılması güç yasal, tıbbi ve mali engellerden dolayı da ürkütülmemeleri gerekir. Bu tür engeller özellikle ve sıklıkla düzenli bir işe sahip olma, eğitim alma, güvenli bir yuva bulma mücadelesi veren işçi sınıfındaki transları cezalandırmaktan başka bir şey getirmez.

Araştırmalar, cinsiyet geçişinin genç translara büyük fayda sağladığını, buna karşın cinsiyet geçişinden men edilmenin ruh sağlığı ve bütünlüğü üzerinde ciddi şekilde zarar verici etkileri olduğunu gösteriyor.[64] Aksi iddialara rağmen, 18 yaşından önce hiç kimse NHS cerrahi müdahalesine erişemez. Trans gençlerin karşılaştığı en büyük sorunlardan biri de klinik randevusu almaktır. Covid-19 pandemisi nedeniyle, pandemi öncesinde bile çok uzun olan bekleme listeleri daha da uzadı. Bu yazı yazılırken Tavistock ve Portman NHS Trust, dört yıllık bir bekleme süresi olduğunu bildiriyordu.[65] Genç transların karar anından operasyona tıkır tıkır işleyen bir “taşıyıcı bant” aracılığıyla taşındıkları düşüncesi de bu nedenle transfobik bir efsanedir.

Bu asılsız suçlamalar, sağlık çalışanlarının genç translara hizmet vererek onlara aslında zarar verdiklerine dair yaygın iddiayla da bağlantılıdır. Stock ve Joyce’un kitaplarında ve başka yerlerde tekrarlanan bu tür iddialar, sağlık çalışanları ve transların kendileri tarafından defalarca reddedildi.[66] Gerçek şu ki, en büyük zarar, uzun bekleme listeleri ve erken ergenlik vakalarında yıllardır kullanılan ergenlik geciktiricilerde olduğu gibi (üstelik etkileri de geri çevrilebilirdir), sağlık hizmetlerine ve ihtiyaç duyulan ilaçlara erişimi engellemeye yönelik bu girişimlerin ta kendisidir.

“Hızlı başlangıçlı cinsiyet disforisi”

Bir başka yaygın efsane; genç, etkilenebilir insanların arkadaşlarının ve sosyal medyanın etkisiyle, sadece gey veya “kafası karışmış” olduklarında bile trans olduklarına veya ikili cinsiyet kapsamının dışında yer aldıklarına inanmaya başladıkları şeklindeki safsatadır. Bu genellikle alaycı bir şekilde “hızlı başlangıçlı cinsiyet disforisi” olarak adlandırılır. Medya kuruluşları, örneğin, Abigail Shrier’in çok satan kitabı Irreversible Damage: The Transgender Craze Seduce Our Daughters’da (Geri Döndürülemez Hasar: Trans Çılgınlığı Kızlarımızı Baştan Çıkarıyor) yer alan hızlı başlangıçlı cinsiyet disforisi hakkındaki iddialara sempatiyle yaklaşıp bu iddiaları güçlendirmiş oldu.[67]

Bu fikirlerin temel kaynağı Lisa Littman tarafından yapılan 2018 tarihli bir çalışmadır.[68] Metodolojik olarak derinden kusurlu olmasına rağmen, bu çalışma, Amerikan Pediatri Akademisi tarafından tavsiye edilen ve Tavistock ve Portman Trust gibi İngiliz cinsiyet kimliği kliniklerinde uygulanan trans çocuklara yönelik olumlayıcı bakıma saldırmak ve baltalamak için kullanıldı. Hızlı başlangıçlı cinsiyet disforisi bir teşhis olmamasına rağmen, Littman’ın çalışması, “onarıcı” toplumsal cinsiyet tedavilerinin – çocukların kendilerine atanan cinsiyetleri ve başkalarının cinsiyetlerinin ve cinselliklerinin ne olması gerektiğini kabul etmelerini sağlamak için yapılan dönüşüm terapisi – kabul edilmesine ve meşrulaştırılmasına yol açabilir. Brown Üniversitesi’nde Littman ile aynı bölümde çalışan Arjee Restar, Archives of Sexual Behavior’da (Cinsel Davranış Arşivleri) Littman’ın çalışmasının bir eleştirisini yayınlayarak, bu çalışmanın trans karşıtı web sitelerini ve çevrimiçi forumları ziyaret eden ilgili ebeveynlerden gelen anket yanıtlarına güvenmek gibi bazı kusurlarına ve kendi içindeki önyargılarına işaret etti.[69]

“Trans fetişizmi”

Transların, özellikle de trans kadınların, patolojik bir bozukluk tarafından motive edilen cinsel fetişistler olduğuna dair bazı iddialara da rastlayabilirsiniz. 1989’da cinsellik bilimi “uzmanı” Ray Blanchard tarafından “keşfedilen” bu teori, yakın zamanda yeniden gündeme düştü. Blanchard bunu “otojinefili”, yani erkeklerin kendilerini kadın şeklinde hayal ederek cinsel olarak uyarıldıkları iddia edilen bir narsisizm biçimi olarak nitelemişti.[70] Çoğu trans tarafından transfobik bulunan bu teori, cinsiyet, toplumsal cinsiyet kimliği, cinsel arzular ve cinsel fanteziler arasındaki karmaşık etkileşimle ilişkilenmeye çalışıyor. Fakat “Cinsiyetler arası” cinsel fantezilerin toplumsal cinsiyet disforisinin bir sonucu olabileceği ihtimalini göz ardı ederek, cinsiyet disforisini yanlış yönlendirilmiş cinsel uyarılma biçiminde açıklamaya kalkıyor.

Otojinefili teorisi defalarca çürütüldü. Blanchard’ın bulguları tekrarlanamadı ve metodolojik eksiklikleri sıklıkla eleştirildi. Serano şu sonuca ulaşıyor:

Bir transseksüel etiyoloji ve taksonomi teorisi olarak otojinefili çok az değere sahiptir. Cinsiyetler arası uyarılma fenomenlerini ve kadın/kadınsı bedenlenme fantezilerini anlamaya çalışan çalışmalar bu çeşitliliğe saygı duyarak, erkekten kadına yelpazedeki tüm bireylerin kendi deneyimleri hakkında söylediklerini ve bu popülasyonun halihazırda karşı karşıya olduğu rıza dışı cinselleşmeyi durduk yerde alevlendirmemeye, bundan kaçınmaya dikkat ederek yürütülmelidir.[71]

Fiziksel bir tehdit olarak translar

Belki de medyada translara yönelik en yaygın suçlama, trans kadınların kadın alanlarına erişiminin bir güvenlik tehlikesi yarattığı yönündeki korku tellallığıdır. Bu iddia, özellikle trans kadınlar olmak üzere, trans ve ikili olmayanların toplumsal cinsiyete uygun alanlara erişim haklarını ortadan kaldırmaya yönelik yasal itirazların temelini oluşturur. Temmuz 2021’de Yüksek Mahkeme, trans kadınların Adalet Bakanlığı tarafından uygun ve titiz risk değerlendirme süreçlerine tabi tutularak kadın cezaevlerine yerleştirilmesinin doğru olduğuna karar verip, bu girişime karşı bir hüküm vermişti.[72]

Bu türden bir korku tellallığını destekleyecek kanıt da pek yoktur. Transfobikler ve “toplumsal cinsiyet eleştirmenleri”; transların umumi tuvaletlere, soyunma odalarına, barınma merkezlerine ve toplumsal cinsiyet kimlikleriyle sınırlandırılmış cezaevlerine erişim konusundaki yasal haklarının tamamının kısıtlanması gerektiğini savunmak için trans kimliğine sahip kişiler tarafından gerçekleştirilen nadir saldırı vakalarına ve manipüle edilmiş istatistiklere güveniyor. Bu tür argümanları teşvik etmek, kullanmaya ihtiyaç duydukları alanlarda ortaya çıkabilecek, trans ve ikili olmayanlara yönelik taciz ve saldırı tehditlerini artırır. Dahası, toplumsal cinsiyet polisliğine soyunanların hedefleri genellikle kalıp olarak yeterince “kadınsı” olmayan cis kadınlar olur.[73] Bu argümanları öne süren feministlerin geleneksel baskıcı ikili cinsiyet kalıplarına dayanmaları da üzücü bir ironidir.

Soldaki tartışmalar

Ne yazık ki bazı sosyalistler trans haklarının kadın haklarıyla çatıştığı görüşüne teslim oldular.[74] Ve bunu yaparken, sağın işçi sınıfı karşıtı politikaları ve translara karşı düşmanlığının üstüne siyasi bir örtü çekmiş oldular. Oysa ezilen gruplar arasındaki bölünmelerin derinleştirilmesine değil, dayanışmaya ihtiyacımız vardır. Trans haklarına yönelik ilerlemeler, kadın hakları, LGBTİ+ hakları ve tüm ezilen grupların hakları için de kazanım anlamına geliyor. Transfobik ve trans dışlayıcı fikirlerin kazandığı sözümona zaferler sağı daha da cesaretlendirir – sağın diğer gruplara ve bir bütün olarak işçi sınıfına yönelik saldırılarını artırır.

Biyolojik özcü bir cinsiyet anlayışına bağlılık, bu solcu “toplumsal cinsiyet eleştirmenlerini” tehlikeli bir kargaşaya sürükledi. “Toplumsal cinsiyet eleştirel” iddialara sempati duyan ve bunu dile getiren bir dizi makalenin yayımlandığı sosyalist Morning Star gazetesi, bunun güzel bir örneğini sunuyor. Gazete 2020’de, bir göletin içine doğru süzülürken bir taraftan da “Endişe etmeyin sevimli küçük kafalar! Semendere dönüşüyorum” diyen timsahı resmeden bir karikatür yayınlamıştı.[75] Bu imaj, çeşitli sendikalar da dahil olmak üzere pek çok kesimde büyük bir tepkiye yol açtı ve Morning Star’ı gönülsüz bir özür yayınlamaya zorladı. Ancak ne yazık ki bu gelişme, gazetenin genel yayın çizgisini hiç değiştirmedi.[76]

Sosyalist örgütler düzeyinde bakarsak, örneğin George Galloway’in Britanya İşçi Partisi, trans haklarına ve okullarda cinsellik ve cinsiyet sunumundaki farklılıklara ilişkin farkındalık içeren her türlü genel cinsel eğitime karşı çıkarak en muhafazakâr dini duygulara hitap etti. Ayrıca, Toplumsal Cinsiyet Tanıma Yasası’nın öz tanımlamayı içerecek şekilde değiştirilmesine de karşı çıktılar.[77]

Stock’un istifasının ardından, bir başka sol grup olan Counterfire, onun transfobik olmadığını iddia etti: “Hem Sussex UCU’dan hem de ulusal sendikadan gelen açıklamalar, bu yıldırma kampanyası karşısında söylenmesi gerekenin çok gerisinde kaldı. Stock’a yönelik transfobi suçlamaları haddini aşıyor”.[78] Ne yazık ki, Counterfire’ın açıklaması, Sussex Üniversitesi›ndeki trans ve ikili olmayan öğrencilerin karşılaştığı sindirme ve tehditler hakkında hiçbir şey söylemiyordu. Ayrıca UCU’nun üniversitedeki trans ve ikili olmayan öğrencilerle dayanışmasını oldukça haklı bir şekilde dile getirdiğini fark edemediler. Makale, Stock’un aktivizmi ve fikirleri için bir özür anlamına geliyordu. Soyut “tartışma ve diyalog” savunmaları yapan bu tür sol örgütler, trans ve ikili olmayan insanlarla temel bir empati eksikliği yaşıyor, bunun yerine onların kendi varlıklarını tartışmalarını bekliyor. Bunlar, trans haklarının insan hakları olduğunu kabul edememenin sonuçlarıdır. Biyolojik özcülükleri, trans kadınların kadın ve trans erkeklerin erkek olduğunu, ikili olmayan kimliklerin saygı ve haysiyete layık olduğunu inkâr etmelerine yol açıyor.

Solcu “toplumsal cinsiyet eleştirmenleri” tarafından ortaya atılan birçok argüman, Marx’ı yanlış anlamanın bir sonucu olarak, cinsiyet kimliğinin “gerçek” veya “maddi” olmadığı, sadece bir “duygu” veya daha da kötüsü bir yanılsama olduğu iddialarına yol açıyor. Yukarıda ifade ettiğim üzere, Transgender Resistance’ta bu toplumsal cinsiyet kimliği görüşüne karşı çıkmıştım. Christa Peterson ise şunu savunuyor:

İnsanlar, kendi cinsiyetlerine dair, kendilerine atanan cinsiyete ilişkin bilgilerinden farklı olabilecek içsel bir anlayışa sahiptir. Bu genellikle sabittir ve kesinlikle sıradan inançlarda olduğu gibi değişime uğratılamaz. Bu ampirik bir bulgudur. Ampiriktir. Transların varlığının ve deneyiminin oldukça net bir tanımıdır.[79]

Bunu reddetmek herhangi bir sosyalist için ciddi bir hata olur. Bir kimsenin cinsiyetinin gerçek olduğu kabul ediliyorsa, cinsiyet kimliği neden gerçek olamasın? Diğer taraftan translar, bazen kaba bir şekilde iddia edilenin aksine, biyolojik cinsiyetin varlığını inkâr etmezler: Kabul edilmeyen şey genellikle, erkek ya da kadın olmanın tamamen biyolojik cinsiyetle ilgili olduğu ve cinsiyetin sadece biyolojiye indirgendiği kısmıdır.

“Trans eleştirel” solun iddiaları, Karl Marx’ın ve Friedrich Engels’in materyalizminin yanlış anlaşılmış olduğunu gösteriyor. Onların tarihsel materyalizmi; insan bilinci, bilgisi ve davranışı dahil olmak üzere hem doğal hem de sosyal dünyadaki şeyler ve olaylarla ilgiliydi. Dolayısıyla sınıf bilinci, cinsellik, başkalarıyla etkileşimlerimizin arkasındaki motivasyonlar ve dürtüler, toplumsal cinsiyet ifadelerimiz ve davranışlarımızın tümü, Marx’ın “toplumsal ilişkiler toplamı”, bütünlük, olarak adlandırdığı maddi etkenlerdir. Tüm bu insani sosyal ve psikolojik fenomenler, dünyadaki faaliyetimizin ve başkalarıyla, mevcut teknolojik güçlerle ve hakim üretim tarzıyla etkileşimlerimizin bir parçasıdır. Ayrıca, doğal dünya üzerinde topluca gerçekleştirdiğimiz emeğin de bir parçasıdırlar.[80]

Marksistlerin bugünkü görevlerinden biri, hem kadınlara hem de translara yönelik baskının köklerine ilişkin sağlam bir tarihsel materyalist anlayış geliştirmektir. Yakın zamanda buna yapılan katkılardan biri Jules Joanne Gleeson ve Elle O’Rourke’nin Transgender Marxism’i olmuştur (Trans Marksizm).[81] Bir dizi trans aktivist ve teorisyen tarafından yazılan makalelerden oluşan bu derleme, sistemin içinde bulunduğu büyüyen kriz döneminde kapitalizmin toplumsal ilişkileri içinde “trans olmayı” incelemeyi amaçlıyor. Editörler, akademik trans çalışmaları alanının, toplumsal cinsiyet çalışmaları ve queer çalışmaları gibi diğer alanlara onlarca yıldır olumlu katkılar sağlayan bir kaynak olduğuna dikkat çekiyor. Bu katkılar cinsiyet, toplumsal cinsiyet ve baskı konusundaki anlayışımızı ilerletiyor. Yazarların da işaret ettikleri gibi:

Bir üretim tarzı olarak kapitalizm, dolaşım, tüketim ve toplumsal yeniden üretim devrelerine ihtiyaç duyar. Marjinal bir mesele olmaktan uzak olan toplumsal cinsiyet rolleri ve cinselliğin bu yönde düzenlenmesi, kapitalizmin ayrılmaz bir parçası olarak anlaşılmalıdır.[82]

Başka bir ifadeyle, diğer baskılar gibi transların baskılanması da kapitalizmde değer ve kâr üretimiyle bağlantılıdır. Transgender Marxism’e katkıda bulunanlar, şu anda trans hakları aktivizmine egemen olan liberal yaklaşıma ve de kimlik teorisi yaklaşımına sağlam alternatifler sunuyor. Queer teori, ayrıcalık teorisi ve kimlik teorisi yaklaşımları, yapısal ve kurumsal baskı kaynakları olarak sınıf çatışması ve sömürüyü fark etmede başarısız oluyor.[83] Bunlar ayrıca merkeze işçi sınıfını, mücadelelerini ve bir özgürleşme aracı olarak onun devrimci potansiyelini koyamıyorlar. Bunun yerine, cis bireylerin, trans hakları mücadelesinde en iyi ihtimalle ancak “müttefik” olabileceğini varsayma eğilimindeler. Buna karşılık Marksistler, transların örgütsel özerklik hakkına sahip olmakla birlikte, işçi sınıfından natransların da transfobiyle mücadelede nesnel bir çıkara sahip olduğunu kabul eder. Bunu yapamamak, tüm işçi sınıfının zararına olacaktır. Dolayısıyla özgürleşmenin anahtarı, işçi sınıfı içindeki trans ve natrans bireyler ve tüm ezilen gruplar arasındaki dayanışmadır.

Baskı karşıtı aktivistler arasındaki kimlik politikası yaklaşımlarına bağlılık, Marksistler tarafından hassasiyetle ele alınmalıdır. On yıllardır işçi sınıfı mücadelesinin çok düşük seviyelerde olduğu göz önüne alındığında, pek çok aktivistin, özellikle gençlerin, işçilerin gücünün farkında olmaması şaşırtıcı değildir. Trans kurtuluşunun nasıl sağlanabileceğini tartışırken Marksistler, işçi eyleminin gücüne ilişkin örneklere ihtiyaç duyarlar. Ayrıca, kimlik politikalarının – ve daha fazla trans, siyah ve kadın şahsiyetin yüksek mevkilere getirilmesi gibi çeşitli liberal “çözümlerin”– baskıya karşı anlaşılabilir tepkiler olsalar bile, kurtuluş için son derece yetersiz araçlar olduğunu açıklamaya ihtiyacımız var. Bu tür politikalara dayalı olarak önerilen çözümler, kaçınılmaz olarak kapitalist üretim tarzı ve özelleştirilmiş mülkiyet ilişkileri içinde sıkışıp kalacaktır. Marksistler, etkin bir şekilde mücadelenin ancak aşağıdan gelen kitle direnişiyle ve nihayetinde işçi sınıfının sistemik dönüşüm savaşımı için sömürü ve baskıya direnerek gerici gündemler ve hareketlerle edilecek bir mücadele olduğunu bilirler.

Sonuç

Transfobik ve “trans eleştirel” sesler giderek yükseliyor ve orantısız şekilde etkili oluyor, ancak anketler bunların halen azınlıkta olduklarını gösteriyor. Britanya nüfusu trans haklarına büyük bir destek veriyor. Bu özellikle gençler arasında geçerlidir.[84] 2020’de yapılan bir araştırmada, trans kadınların kadın sığınaklarını kullanmasıyla ilgili olarak yüzde 51’lik kesimin rahat ya da çok rahat olduğu ve sadece yüzde 24’lük bir kesimin bundan rahatsız olduğu görülmüştü. 2016’dan bu yana yüzde 72’den aşağılara düşmüş olsa da trans kadınların halka açık kadın tuvaletlerini kullanmasıyla ilgili olarak kadınların yüzde 66’sı halen rahat ya da çok rahat olduklarını söylüyor.[85] Hükümetin 2020’de yayınlanan Toplumsal Cinsiyet Tanıma Yasası’na ilişkin istişarelerinde ise kadınların yaklaşık yüzde 70’inin öz tanımlamayı desteklediğini görüldü.[86]

Direniş potansiyeli konusunda iyimser olmak için de gerekçeler var. Translara yönelik sağlık hizmetlerine ve Toplumsal Cinsiyet Tanıma Yasası ile Eşitlik Yasası kapsamındaki haklara yönelik çeşitli yasal saldırılar başarısızlığa uğradı. Bir dizi sendika kongresinde sunulan “trans eleştirel” önergeler de reddedildi. Ayrıca, öğrencilerin bir trans okul öğrencisini desteklemek için toplu yürüyüş düzenlediği Teksas’taki Temple Lisesi’nde olduğu gibi, ilham verici direniş örnekleri de var.[87] Gerçekten de yüzlerce akademisyeni ve aktivisti toplantılarına çeken Feminist Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ağı’nın (Feminist Gender Equality Network: Eski adıyla Gender Inclusion Network) ortaya çıkmasının da gösterdiği gibi, translar ve destekçileri giderek daha fazla örgütleniyor.[88] Covid-19 karantinaları sırasında bile, transların öz tanımlaması konusunda, Muhafazakârlara karşı öfkeli protestolar düzenlendi. Bazı yerlerde Trans Pride etkinlikleri düzenlendi ve sendikalardan önemli ölçüde destek aldılar.[89] Yükselen transfobiye karşı direniş de büyüyor; sosyalistler bu mücadeleleri şekillendirmeye çalışmalı ve devrimi gerçeğe dönüştürmek için ihtiyaç duyduğumuz ağları ya da örgütleri inşa ederek trans, ikili olmayan ve muhtelif cinsiyetli bireyleri sosyalizme kazandırmak için mücadele etmelidir.

Transgender Nation (Trans Topluluğu) aktivisti Susan Stryker’ın 1994’teki çığır açan performansı ve aynı yıl yazdığı “My words to Victor Frankenstein above the village of Chamounix” (Chamounix köyünün üstünde Victor Frankenstein’a ne söyledim) adlı makalesi, trans çalışmaları alanını başlatmış olmasıyla bilinir.[90] Makalede, “translık” ve Frankenstein’ın canavarı arasında, bu “canavarlık” öznesini hor görülen bir kurbandan, kendilerini ve dünyayı yeniden yaratabilecek aktif bir özneye dönüştürmeye çalışan bir analoji öneriliyordu. Transları, canavarın kendi tedavisine karşı öfkesini taklit etmeye ve bu öfkeyi dışa yönlendirmeye – direnmeye, sorunu bireyin değil toplumun sorunu olarak tanımlamaya ve mücadele ederek dünyayı değiştirmeye çağırdı. Transların baskılanmasına ve genel olarak baskıya karşı direniş, daha iyi bir dünya için, sosyalist bir dünya için işçi sınıfı mücadelesinin bir parçasıdır. Trans kurtuluşunun, içinde yaşadığımız baskıcı ve sömürücü kapitalist sisteme karşı verilen tüm mücadelelerle bir ilişkisi vardır. 2019’daki bir röportajda, Stryker’a iklim değişikliğinin translarla ilgisi sorulduğunda şöyle yanıtlamıştı:

Antropojenik olarak değişen bir iklimde yaşıyorsak, bununla baş etmenin bir yolu da insan olmanın anlamını değiştirmektir. Ancak bu şekilde, farklı arzulayan, çevreyle ilişkisini farklı tasavvur eden, sosyalliği farklı yorumlayan ve teknoloji ile, cisimleşme ile farklı bir ilişkisi olan bir insan özne tasavvur edebiliriz. Trans derken bahsettiğimiz şeyler bunlar. İnsandışı olduğu düşünülen ya da bir insandışılığı, bir doğadışılığı, bir canavarlığı temsil eden bir şey olarak korkulan bir şeyin yeniden formüle edilmesi ve bunun, nasıl olup da kendi olduklarından başka türlü olabileceklerini hayal etmenin temeli olarak kullanılmasıdır.[91]

Laura Miles, UCU’nun ulusal icra kurulunda eski bir LGBTİ+ temsilcisi, Transgender Resistance: Socialism and the Fight for Transgender Liberation’ın yazarı ve Leeds’de Socialist Workers Party (SWP) üyesidir.

Çeviri: Erdoğan Boz

Kaynakça

Beckett, Lois ve Sam Levin, 2021, “Dozens Arrested in Los Angeles as Anti-trans Protest outside Spa Turns Violent”, Guardian (18 Temmuz), www.theguardian.com/society/2021/jul/18/dozens-arrested-in-los-angeles-as-anti-trans-protest-outside-spa-turns-violent

Ben Chikha, Fourat, 2021, “Combating Rising Hate Against LGBTI People in Europe”, Parliamentary Assembly of the Council of Europe (Committee on Equality and Non-Discrimination), https://assembly.coe.int/LifeRay/EGA/Pdf/TextesProvisoires/2021/20210921-RisingHateLGBTI-EN.pdf

Bilek, Jennifer, 2018, “Who are the Rich, White Men Institutionalizing Transgender Ideology?”, The Federalist (20 Şubat), https://thefederalist.com/2018/02/20/rich-white-men-institutionalizing-transgender-ideology

Blanchard, Ray, 1989, “The Concept of Autogynephilia and Typology of Male Gender Dysphoria”, Journal of Nervous and Mental Disease, cilt 177, sayı 10.

Bradley, Cerys, 2020, The Transphobic Hate Crime Report 2020: The Scale and Impact of Transphobic Violence, Abuse and Prejudice (Galop), https://tinyurl.com/d4pk8yny

Bustos, V, S Bustos, A Mascaro, G Corral, A Forte, P Ciudad, E Kim, H N Langstein and O J Manrique, 2021, “Regret after Gender-affirmation Surgery: A Systematic Review and Meta-analysis of Prevalence, Plastic and Reconstructive Surgery”, Global Open—Plastic and Reconstructive Surgery, cilt 9, sayı 3 .

Butler, Judith, 2021, “Why is the Idea of ‘Gender’ Provoking Backlash the World Over?”, Guardian (23 Ekim), www.theguardian.com/us-news/commentisfree/2021/oct/23/judith-butler-gender-ideology-backlash

Choonara, Esmeve Yuri Prasad, 2014, “What’s Wrong with Privilege Theory?”, International Socialism 142 (bahar), http://isj.org.uk/whats-wrong-with-privilege-theory

Duffy, Sandra, 2021, “An International Human Rights Law Analysis of the WHRC Declaration”, Sandra Duffy blog (26 Ekim), https://sandraduffy.wordpress.com/2021/10/26/an-international-human-rights-law-analysis-of-the-whrc-declaration

Durwood, Lily, Katie A McLaughlin ve Kristina R Olson, 2017, “Mental Health and Self-worth in Socially Transitioned Transgender Youth”, Journal of the American Academy of Child and Adolescent Psychiatry, cilt 56, sayı 2.

Employment Appeal Tribunal, 2021, “Maya Forstater Versus Center for Global Development Europe” (10 Haziran), https://assets.publishing.service.gov.uk/media/60c1cce1d3bf7f4bd9814e39/Maya_Forstater_v_CGD_Europe_and_others_UKEAT0105_20_JOJ.pdf

Equality and Human Rights Commission, 2020, “New Research Reveals Positive Attitudes Towards Transgender People” (10 Ağustos), www.equalityhumanrights.com/en/our-work/news/new-research-reveals-positive-attitudes-towards-transgender-people

Fae, Jane, 2021, “The Tribes of Anti-trans”, Medium (8 Ağustos), https://jane-67706.medium.com/the-tribes-of-anti-trans-84d6b908005f

Faye, Shon, 2021, The Transgender Issue: An Argument for Justice (Allen Lane).

German, Lindsey, 2021, “We Need a Radical Alternative to the COP-out in Glasgow—Weekly Briefing”, Counterfire (31 Ekim), www.counterfire.org/articles/opinion/22732-kathleen-stock-cop-26-we-need-a-radical-alternative-to-the-cop-out-in-glasgow-weekly-briefing

Gill-Peterson, Jules, 2021, “The Anti-trans Lobby’s Real Agenda”, Jewish Currents (27 Nisan), https://jewishcurrents.org/the-anti-trans-lobbys-real-agenda

Gleeson, Jules Joanneve Elle O’Rourke (eds), 2021, Transgender Marxism (Pluto Press).

Global Philanthropy Project, 2021, “Understanding the Funding of the Global ‘Anti-gender Ideology’ Movement—Executive Summary”, https://globalphilanthropyproject.org/wp-content/uploads/2020/11/MTM-Summary-.pdf

Good Law Project, 2021, “Charity Commission: Nadine Dorries Has Not Backed Down—We’re Launching Full Legal Proceedings” (28 Ekim), https://goodlawproject.org/update/nadine-dorries-charity-commission

Grinspan, Mauro Cabral, 2021, “Self-Identification is Not a Matter of Belief”, GATE (19 Mayıs), https://gate.ngo/self-identification-is-not-a-matter-of-belief

House of Commons Library, 2020, “Gender Recognition Reform: Consultation and Outcome” (10 Aralık), https://commonslibrary.parliament.uk/research-briefings/cbp-9079

Joaquina, 2021, “Transphobia and Antisemitism”, The Social Review (2 Ocak), www.thesocialreview.co.uk/2021/01/02/transphobia-and-antisemitism

Joyce, Helen, 2021, Trans: When Ideology Meets Reality (Oneworld).

Kelleher, Patrick, 2021a, “Trans Students ‘Shocked and Dismayed’ by Uni’s ‘Hypocritical’ Defence of Professor Kathleen Stock”, Pink News (13 Ekim), https://uk.news.yahoo.com/trans-students-shocked-dismayed-uni-112301193.html

Kelleher, Patrick, 2021b, “Students Stage Peaceful Protest Against Sussex Professor Kathleen Stock: ‘We Were Meant to be Safe’”, Pink News (18 Ekim), www.pinknews.co.uk/2021/10/18/kathleen-stock-university-of-sussex-protest

Kelleher, Patrick, 2021c, “Kathleen Stock Helps Launch a So-called University with ‘Forbidden Courses’ but No Actual Degrees”, Pink News (8 Kasım), www.pinknews.co.uk/2021/11/08/kathleen-stock-university-of-austin

Kennedy, Natacha, 2021, “How Florida Exposes Gender Critical Transphobes as Profoundly Anti-feminist”, UnCommon Sense (18 Nisan), https://tinyurl.com/mrtbkc38

Kimberly, Laura, Kelly McBride Folkers ve Phoebe Friesen, 2018, “Ethical Issues in Gender-affirming Care for Youth”, cilt 142, sayı 6

Krishnakumar, Priya, 2021, “This Record-breaking Year for Anti-transgender Legislation Would Affect Minors the Most”, CNN (15 Nisan), https://tinyurl.com/2p87uzuc

Lawrie, Eleanor, 2021a, “University of Sussex Backs Professor in Free Speech Row”, BBC News (8 Ekim), www.bbc.co.uk/news/education-58841887

Lawrie, Eleanor, 2021b, “Trans Women in Female Jails Policy Lawful, High Court Rules”, BBC News (2 Temmuz), www.bbc.co.uk/news/uk-57692993

Lenin, V I, 1947 [1902], What Is To Be Done? (Progress).

Levin, Sam, Mona Chalabi ve Sabrina Siddiqui, 2018, “Why We Take Issue with The Guardian’s Stance on Trans Rights in the UK”, Guardian (2 Kasım), www.theguardian.com/commentisfree/2018/nov/02/guardian-editorial-response-transgender-rights-uk

Littman, Lisa, 2018, “Parents Reports of Adolescents and Young Adults Perceived to Show Signs of a Rapid Onset of Gender Dysphoria”, PLOS One (16 Ağustos), https://journals.plos.org/plosone/article?id=10.1371/journal.pone.0202330

Lorber, Benve Heron Greenesmith, 2021, “Antisemitism Meets Transphobia”, The Progressive Magazine (28 Nisan).

Lowbridge, Caroline, 2021, “We’re Being Pressured into Sex by Some Trans Women”, BBC News (26 Ekim), www.bbc.co.uk/news/uk-england-57853385

Marx, Karl, 1845, Theses on Feuerbach, www.marxists.org/archive/marx/works/1845/theses/theses.pdf

Maza, Carlosve Luke Brinker, 2014, “15 Experts Debunk Right-wing Transgender Bathroom Myth”, Media Matters for America (20 Mart), www.mediamatters.org/sexual-harassment-sexual-assault/15-experts-debunk-right-wing-transgender-bathroom-myth

McDougall, A J, 2021, “Two Top Advisers Resign From Anti-cancel Culture University of Austin”, Yahoo News (16 Kasım), https://uk.style.yahoo.com/two-top-advisers-resign-anti-021524437.html

McKay, Tom, 2021, “Palantir Co-founder Starts Anti-woke University With Clown Car of Intellectual Dark Web Dweebs”, Gizmodo (8 Kasım), https://gizmodo.com/palantir-co-founder-starts-anti-woke-university-with-cl-1848018987

McLean, Craig, 2021, “The Growth of the Anti-transgender Movement in the United Kingdom: The Silent Radicalisation of the British Electorate”, International Journal of Sociology (26 Haziran), www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/00207659.2021.1939946

Miles, Laura, 2020, Transgender Resistance: Socialism and the Fight for Trans Liberation (Bookmarks).

Milton, Josh, 2021, “Boris Johnson Thanks Anti-trans LGB Alliance for its ‘Incredible Hard Work’”, Pink News (21 Ekim), www.pinknews.co.uk/2021/10/21/boris-johnson-lgb-alliance

Mochizuki, Koh, 2021, “Texas Students Stage Massive Walkout After Trans Teen Banned from Girls’ Locker Room and Bathrooms”, Comic Sands (1 Ekim), www.comicsands.com/texas-students-walkout-trans-rights-2655201670.html

Moore, Mallory, 2021, “The WHRC Declaration, Explained (Bölüm 1)” (8 Ekim), https://chican3ry.medium.co/the-whrc-declaration-explained-part-1-5ded6522aa33

Morning Star, 2020, “Apology for the Cartoon Published Last Tuesday” (22 Şubat), https://morningstaronline.co.uk/article/apology-cartoon-published-last-tuesday

Moser, Charles, 2010, “Blanchard’s Autogynephilia Theory: A Critique”, Journal of Homosexuality, cilt 57, sayı 6, www.tandfonline.com/doi/pdf/10.1080/00918369.2010.486241

Norris, Sian, 2021, “Far-right Co-option of the Transgender Rights Issue”, Byline Times (30 Eylül), https://bylinetimes.com/2021/09/30/the-far-right-co-option-of-the-transgender-rights-issue

Nottingham, Emma, 2021, “Bell v Tavistock Court of Appeal Judgement: An Explainer”, Transparency Project (19 Eylül), www.transparencyproject.org.uk/bell-v-tavistock-court-of-appeal-judgment-an-explainer

Parsons, Vic, 2021a, “Outraged Academics Condemn Government for Handing Anti-trans Professor Kathleen Stock an OBE”, Pink News (6 Ocak), www.pinknews.co.uk/kathleen-stock-obe-transphobia-open-letter

Parsons, Vic, 2020b, “Left-wing Newspaper that Published ‘Vile Transphobic Cartoon’ Slammed by UK’s Largest Trade Union”, Pink News (26 Şubat), www.pinknews.co.uk/2020/02/26/newspaper-transphobic-cartoon-the-morning-star-slammed-unison-open-letter

Peterson, Christa, 2021, “Kathleen Stock, OBE”, Praile (11 Ocak), www.praile.net/post/Kathleen-stock-obe

Phillips, Trevor, 2020, “The March of Wokeism is an All-pervasive New Oppression”, The Times (6 Kasım).

Raymond, Janice, 1979, The Transsexual Empire: The Making of the She-male (Beacon Press).

Restar, Arjee Javellana, 2020, “Methodological Critique of Littman’s (2018) Parental-Respondents Accounts of ‘Rapid-Onset Gender Dysphoria’”, Archives of Sex Behaviour, cilt 49.

Ringrose, Isabel, 2021, “10,000 Demand Trans Rights Now in Militant March in London”, Socialist Worker (26 Haziran), https://socialistworker.co.uk/art/52018/10%2C000+demand+trans+rights+now+on+militant+march+in+London

Riley, Charlotte Lydia (ed), 2021, The Free Speech Wars (Manchester University Press).

Russia Today, 2021, “Transgender Boom among Teenagers: Perils of Rapid-onset Gender Dysphoria” (20 Ocak), https://rtd.rt.com/stories/transgender-boom-among-teenagers-perils-of-gender-dysphoria

Sanders, Wren, 2019, “Theorist Susan Stryker on One of Her Most Groundbreaking Essays, 25 Years Later”, Them (14 Kasım), www.them.us/story/susan-stryker-groundbreaking-essays-25-years-later

Serano, Julia, 2016, “Detransition, Desistance and Disinformation: A Guide for Understanding Transgender Children Debates” (3 Ağustos), https://juliaserano.meduim.com/detransition-desistance-and-disinformation-a-guide-for-understanding-transgender-children-993b7342946e

Serano, Julia, 2018, “Reframing ‘Transgender Desistance’ Debates” (13 Haziran), https://juliaserano.medium.com/reframing-transgender-desistance-debates-68648a4fd01a

Serano, Julia, 2020, “The Case Against Autogynephilia”, International Journal of Transgenderism, cilt 12, sayı 3, www.juliaserano.com/av/Serano-CaseAgainstAutogynephilia.pdf

Sharpe, Alex, 2021, “Review of Helen Joyce’s Trans: When Ideology Meets Reality and Kathleen Stock’s Material Girls: Why Reality Matters for Feminism”, Critical Legal Thinking (8 Ekim), https://criticallegalthinking.com/2021/10/08/review-of-helen-joyces-trans-when-ideology-meets-reality-london-oneworld-2021-pp-311-rp-16-99-and-kathleen-stocks-material-girls-why-reality-matters-for-feminism-london-fle

Shrier, Abigail, 2021, Irreversible Damage: The Transgender Craze Seducing Our Daughters (Regnery).

Siddiqui, Sophia, 2021, “Feminism, Biological Fundamentalism and the Attack on Trans Rights”, Institute of Race Relations (3 Haziran), https://irr.org.uk/article/feminism-biological-fundamentalism-attack-on-trans-rights

Stock, Kathleen, 2021, Material Girls: Why Reality Matters for Feminism (Hachette).

Stonewall, 2017, “Stonewall School Report 2017”, www.stonewall.org.uk/school-report-2017

Stonewall, 2018, “LGBT in Britain—Trans Report”, www.stonewall.org.uk/lgbt-britain-trans-report

Stryker, Susan, 1994, “My Words to Victor Frankenstein Above the Village of Chamounix: Performing Transgender Rage”, GLQ: A Journal of Lesbian and Gay Studies, cilt 1, sayı 3, https://tinyurl.com/44s75j93

Sussex University, 2018, “Trans and Non-binary Equality Policy Statement”, www.sussex.ac.uk/webteam/gateway/file.php?name=trans-and-non-binary-equality-policy-statement.pdf&site=369

Temple Newhook, Julia, Jake Pyne, Kelley Winters, Stephen Feder, Cindy Homes, Jemma Tosh, Mari-Lynne Sinnott, Ally Jamieson ve Sarah Pickett, “A Critical Commentary on Follow-up Studies and ‘Desistance’ Theories about Transgender and Gender-nonconforming Children”, International Journal of Transgenderism, cilt 19, sayı 2.

Turban, Jack, Stephanie Loo, Anthony Almazan ve Alex Keuroghlian, 2021, “Factors Leading to ‘Detransition’ Among Transgender and Gender-Diverse People in the United States: A Mixed-Methods Analysis”, LGBT Health, cilt 8, sayı 4.

United Nations Committee on Economic, Social and Cultural Rights, 2009, “General Comment No. 20”, www.refworld.org/docid/4a60961f2.html

University and College Union, 2021, “University of Sussex: UCU Statement” (13 Ekim), https://tinyurl.com/2p8knpx9

UK Government, 2021, “Open Consultation Overview: Banning Conversion Therapy Government Consultation”, www.gov.uk/government/consultations/banning-conversion-therapy

Williams, Cristan, 2014, “TERF Hate and Sandy Stone”, The Trans Advocate (16 Ağustos), www.transadvocate.com/terf-violence-and-sandy-stone_n_14360.htm

Women’s Human Rights Campaign, 2019, “Declaration on Women’s Sex-based Rights”, www.womensdeclaration.com/en

YouGov, 2020, “Where does the British Public Stand on Transgender Rights? (16 Temmuz), https://yougov.co.uk/topics/politics/articles-reports/2020/07/16/where-does-british-public-stand-transgender-rights

Zoellner, Danielle, 2021, “Florida’s New Transgender Sports Ban Permits Schools to Require Genital Inspections of Children”, Independent (17 Nisan), www.independent.co.uk/news/world/americas/us-politics/florida-transgender-sports-ban-b1833166.html

Dipnotlar:

[1]     Bu makalenin ilk taslaklarını okuyan ve çok değerli yorum ve önerilerde bulunan Joseph Choonara, Richard Donnelly, Kate Mayer ve Sheila McGregor’a minnettarım.

 

[2]     Self-identification ya da “self-ID” [çeviride “cinsiyet beyanı”], Gender Recognition Act 2004 [Toplumsal Cinsiyet Tanıma Yasası] içinde bir kimsenin yasal bir beyan aracılığıyla doğum belgesini değiştirmesini mümkün kılan bir toplumsal cinsiyet sertifikası alabilmesine olanak sağlayan değişiklik önerisine atıfta bulunmaktadır. Bu şekilde, toplumsal cinsiyet disforisi tanısı gerektiren mevcut tıbbi ve uzun işlemleri ortadan kaldıracaktır.

 

[3]     Miles, 2020.

 

[4]     TERF, “trans dışlayıcı radikal feminist” ifadesine karşılık gelir ve genellikle bir dizi trans karşıtı birey ve örgütü tanımlamak için kullanılan bir kısaltmadır. Yetersiz bir ifade olması nedeniyle ben bu ifadeyi kullanmaktan kaçınıyorum; bazı radikal feministler trans içerleyicidir ve radikal feminist olmayan bazıları da trans haklarına karşıdır. Bunun yerine, çeşitli trans haklarına kaşrı çıkan feministler ve solculardan bahsedilirken bu makalede genel olarak “toplumsal cinsiyet eleştirel” terimi kullanılmaktadır. Ayrıca “trans eleştirel” ve “trans dışlayıcı” terimleri de kullanılmaktadır. Sağ ve aşırı sağ “toplumsal cinsiyet eleştirel” değildir; bu siyasal odaklar daha uygun ifadeyle ancak “transfobik” olarak nitelenebilir – bunlar tüm toplumsal cinsiyetlerden ve kimliklerden muhtelif cinsiyetli insanlardan nefret eder ve korkarlar.

 

[5]     Miles, 2020, ss. 51-52.

 

[6]     “Ezilenlerin kalkanı” nosyonunun bir açıklaması için, bkz. Lenin, 1947.

 

[7]     Employment Appeal Tribunal, 2021.

 

[8]     Cinsiyet değiştiren fakat daha sonra bu kararından pişmanlık duyan Keira Bell, toplumsal cinsiyet kimliği kliniğine karşı dava açtı. Çeşitli “cinsiyet eleştirel” gruplar tarafından desteklendi. Bu davanın amacı, klinisyenlerin genç translara ergenlik engelleyici ilaç yazmalarını engellemeye yönelikti. – www.judiciary.uk/wp-content/uploads/2020/12/Bell-v-Tavistock-Judgment.pdf

 

[9]     Gillick yeterliliği, Victoria Gillick tarafından 1983 yılında açılan bir davadan kaynaklı olarak, başlangıçta gençlerin ebeveyn kontrolü olmaksızın doğum kontrolüne erişimleri ile ilgili bilgilendirilmiş kararlar alma haklarıyla ilgili bir dizi yönetmeliğe karşılık gelir. Bu yönetmelikler, gençlerin doğrum kontrolü, kürtaj ve tıbbi prosedürlerle ilgili bilgilendirilmiş onay verme yeterliliklerini belirlemede kullanılmaktadır.

 

[10]    Nottingham, 2021.

 

[11]    Lowbridge, 2021.

 

[12]    Faye, 2021, p6.

 

[13]    Butler, 2021.

 

[14]    Phillips, 2020. Yabancı gözlemciler, Britanya medyasının transfobikleşmesi karşısında genellikle şaşkınlık yaşamaktadır. Aslında Kasım 2018’de, ABD’deki Guardian personeli, kendi Britanyalı meslektaşlarını trans karşıtı editoryal konumları nedeniyle suçlamışlardır – bkz. Levin, Chalabi ve Siddiqui, 2018.

 

[15]    Stonewall, 2017.

 

[16]    Stonewall, 2018.

 

[17]    Bradley, 2020.

 

[18]    Good Law Project, 2021.

 

[19]    UK Government, 2021.

 

[20]    Grinspan, 2021.

 

[21]    Bradley, 2020.

 

[22]    Milton, 2021.

 

[23]    McLean, 2021.

 

[24]    Kelleher, 2021a; Stock, 2021.

 

[25]    University and College Union, 2021.

 

[26]    Kelleher, 2021b.

 

[27]    Women’s Human Rights Campaign, 2019.

 

[28]    Sussex University, 2018.

 

[29]    Parsons, 2021a.

 

[30]    Lawrie, 2021a.

 

[31]    Kelleher, 2021c.

 

[32]    McKay, 2021.

 

[33]    McDougall, 2021.

 

[34]    Riley, 2021, s. 8-9.

 

[35]    Bkz. www.legislation.gov.uk/ukpga/2004/7/contents

 

[36]    Ben Chikha, 2021, s. 2.

 

[37]    Ben Chikha, 2021, s. 6.

 

[38]    Ben Chikha, 2021, s. 14.

 

[39]    Fae, 2021.

 

[40]    Krishnakumar, 2021.

 

[41]    Zoellner, 2021.

 

[42]    Fae, 2021.

 

[43]    Norris, 2021.

 

[44]    Beckett ve Levin, 2021.

 

[45]    Gill-Peterson, 2021.

 

[46]    Global Philanthropy Project, 2021.

 

[47]    Joyce, 2021.

 

[48]    Sharpe, 2021.

 

[49]    Bilek, 2018.

 

[50]    Lorber ve Greenesmith, 2021; Joaquina, 2021.

 

[51]    Peterson, 2021.

 

[52]    Kennedy, 2021; Siddiqui, 2021.

 

[53]    Raymond, 1979, s. 178.

 

[54]    Williams, 2014.

 

[55]    Stock, 2021, Bölüm 8.

 

[56]    Miles, 2020, Bölüm 3.

 

[57]    Miles, 2020, s. 53.

 

[58]    Duffy, 2021.

 

[59]    Moore, 2021.

 

[60]    United Nations Committee on Economic, Social and Cultural Rights, 2009 (vurgu bana ait).

 

[61]    United Nations Committee on Economic, Social and Cultural Rights, 2009.

 

[62]    Duffy, 2021, s. 5.

 

[63]    Bustos, Bustos vd., 2021.

 

[64]    Durwood, McLaughlin ve Olson, 2017.

 

[65]    Bkz. https://gic.nhs.uk/appointments/waiting-times

 

[66]    Örneğin, bkz. Kimberly, Folkers ve Friesen, 2018.

 

[67]    Russia Today, 2021; Shrier, 2021.

 

[68]    Littman, 2018.

 

[69]    Restar, 2020.

 

[70]    Blanchard, 1989; Moser, 2010.

 

[71]    Serano, 2020.

 

[72]    Lawrie, 2021b.

 

[73]    Maza ve Brinker, 2014.

 

[74]    “Toplumsal cinsiyet eleştirel” Woman’s Place UK [Kadınların Yeri BK] örgütünün Sophia Siddiqui’ye (Siddiqui, 2021) verdiği yanıt, transların cinsiyet beyanını desteklemenin kadın haklarına yönelik bir tehdit olduğunu düşündüğünü net olarak göstermektedir: “Sorunu yaratan, kadınların tek cinsiyetli muafiyetlerinin ortadan kaldırılmasına yönelik örgütlü çabadır. Bunun yapılması, kadınların yüzyüze kaldığı müzmin yapısal ve kültürel ayrımcılık ve baskıya karşı kazanılan hakların ihlali olacaktır.” – bkz. https://womansplaceuk.org/2021/06/14/wpuk-mythbusters-a-response-to-the-irr-and-others

 

[75]    Parsons, 2020b.

 

[76]    Morning Star, 2020.

 

[77]    Bkz. https://workerspartybritain.org

 

[78]    German, 2021.

 

[79]    Peterson, 2021.

 

[80]    Marx, 1845.

 

[81]    Gleeson ve O’Rourke, 2021.

 

[82]    Gleeson ve O’Rourke, 2021, s. 26.

 

[83]    Ayrıcalık teorisi, belirli bir baskıya maruz kalmayanların (örneğin ırkçılık bağlamında beyazların ve cinsiyetçilik bağlamında erkeklerin) “ayrıcalıklı” olduğunu sanunur. Bu, kapitalizmin sınıfsal yapısından kaynaklanan baskılara karşı kolektif mücadele yerine, bahsedilen ayrıcalığa karşı bireyselleşmiş bir “karşı koyuş” ve “ayrıcalıklarını denetleme” talebine yol açar. Ayrıcalık teorisinin bir eleştirisi için, bkz. Choonara ve Prasad, 2014.

 

[84]    YouGov, 2020.

 

[85]    Equality and Human Rights Commission, 2020.

 

[86]    House of Commons Library, 2020.

 

[87]    Mochizuki, 2021.

 

[88]    Bkz. www.genderinclusionnetwork.co.uk

 

[89]    Ringrose, 2021.

 

[90]    Stryker, 1994.

 

[91]    Sanders, 2019.

 

Enternasyonal Sosyalizm