Değer Her Şey Değildir

John Bellamy Foster, Paul Burkett

Marksist ekolojide son yirmi yılda yaşanan hızlı gelişmeler sol içinde büyük tartışmalara yol açtı. Bu tartışmalar, gezegensel ekolojik ve toplumsal kriz çağında teori ve pratiğin kavramlarının birbiri ile olan yarışının bir yansıması. Önemli tartışma alanlarından biri, giderek artan sayıda radikal çevre düşünürünün her şeyi tek bir meta mantığı içinde var etmek için, birçok açıdan, liberal çevrecilerin “doğal sermaye” fikrini destekleme ve meta fiyatlarını “ekosistem hizmetlerinin” üzerine yıkma girişimlerini kopyalayarak emek-değer teorisini yapı-sökümüne uğratma girişimi ile ilgili.1 Yeşil çevrelerde pek çok insan, insan dışı doğa tarafından gerçekleştirilen/ harcanan fiziksel iş/enerji maliyetini değer teorisine doğrudan dahil etmedikleri için Karl Marx ve Marksist teorisyenler geleneğinden pek hoşlanmıyorlar.

Giorgos Kallis, Dinesh Wadiwel ve Zehra Taşdemir Yaşın gibi bir dizi çağdaş çevreci düşünüre göre, kapitalizmde sadece insanlar değil, doğa/hayvanlar/enerji de ekonomik değer üretir.2 Dünya çapında tanınan bir ekolojist olan Jason W. Moore gibi daha dolaylı bir yaklaşımı benimseyen diğer düşünürler ise, emeğin değer üretimindeki özel yerini kabul ediyorlar, ancak “kapitalist bir toplumda değer yasasını, Ucuz Doğa yasası” olarak tanımlıyorlar. Emeğin değer üretimine katkısını, “iş” ya da enerjinin, fizikte olduğu gibi, daha geniş kapsamda kullanımları tarafından belirlenen ve bir bütün olarak yaşam ağı tarafından gerçekleştirilen ikincil bir olgu olarak görüyorlar.3

Moore’un 2015’te yayınlanan Capitalism in the Web of Life adlı kitabında açıklandığı gibi bu “yeni değer yasası”nda, değeri belirlemek için kullanılan nihai temel, organik ve organik olmayan aktörlerin “ücreti ödenmemiş” çalışmalarının kapitalist dağılımıdır. Bu yaklaşım özellikle Dört Ucuz’a (iş gücü, enerji, gıda ve hammaddeler) ya da iki yıl sonra yine Moore’un Rai Patel ile birlikte yazdığı A History of the World in Seven Cheap Things (Patel, emek gücü ve hammaddeyi çıkararak doğa, iş, para, yaşamlar ve bakıcılığı ekler) adlı kitabında bahsettiği Yedi Ucuz’a odaklanır. Böylece, Dört ya da Yedi Ucuz’lar, birlikte ele alındıklarında, değerin gerçek temeli olarak emeğin yerini alırlar. Bu “genişlemiş” değer yaklaşımında, emek değer teorisi hayaletimsi bir varlığa, ruhani bir cisme indirgenirken, artık değeri belirlemenin gerçek temeli bütün bir yaşam ağıdır – bu da her şey değerdir teorisine işaret eder. Moore’un isabetli bir biçimde sorduğu gibi, gerçek soru “Her Şeyin Değeri?” değil midir?4

Şüphesiz, liberal çevrecilerin Marksist değer teorisine yönelttikleri eleştiriler çağdaş Yeşil teorinin başlangıcına kadar gider. Bu eleştiriler, değerin iki farklı anlamının sistemli bir şekilde bir araya getirilmesine dayanır: içkin değer (ya da şeylere kendileri içinde ve şeylerle olan ilişkimize atfettiğimiz değer) ve meta değeri. E F Schumacher, 1973’te yazdığı Small Is Beautiful adlı kitapta, modern toplumda “kendimizin yapmadığı her şeyi değersiz olarak görme” eğiliminden söz eder ve “Büyük Dr Marx bile sözde ‘emek değer teorisini’ formüle ederken bu korkunç hataya düştü” der.5

Bu tür suçlamalar, Marx’ın kapitalist meta değerine yönelik eleştirisini, içkin değer ya da daha geniş tarihötesi kültürel değer anlayışları ile karıştırma yanılgısına düşer. Burada önemli olan, Marx’ın kapitalist değer biçiminin en büyük eleştirmeni olduğunu görmektir. Moishe Postone’in Time, Labour, and Social Domination’da doğru bir şekilde belirttiği gibi Marx, asıl olarak, “toplumsal bir zenginlik biçimi olarak değerin tamamen ortadan kalkması” ile ilgileniyordu.6 Dolayısıyla Marx’ın Capital’i kapitalizmdeki değer ilişkilerini, bu ilişkilere geçişin yaşandığı tarihsel sürecin bir parçası olarak açıklamaya çalıştı. Marx, kendi ifadesiyle, üretim içindeki “doğal biçim”i temsil eden kullanım değerinden oluşan gerçek zenginlik ile değer/değişim değerini, yani özellikle kapitalist üretim ile ilişkili olan “değer biçimi”ni birbirinden ayırdı.7 Sosyalizmin, insanlık ve doğa arasındaki metabolizmayı düzenlerken zengin bir ihtiyaçlar dünyasının gelişmesine olanak sağlamak amacıyla bu dar değer biçimine son vermek gibi özel bir görevi vardı.

Yeşiller’in Marx’ın değer teorisine yönelttiği yanlış eleştirilerin temelinde, Marx’ın analizini bir eleştiri – bu açıdan, kavramları mevcut düzeni meşrulaştırmak üzere tasarlanmış olan ve bu nedenle tarihötesi idealler olarak sunulan liberal ekonomi politik ile hiç ilgisi yok olarak anlamamak yatıyor. Marx, kapitalist değer ilişkilerini diğer gerçeklik alanlarına doğru genişletip evrenselleştirmediği gibi, savunmaya ya da meşrulaştırmaya da çalışmadı. Tam tersine, ona göre devrimci amaç, meta değeri sistemini bütünüyle ortadan kaldırmak ve onun yerine doğrudan üreticiler tarafından kontrol edilen yeni bir sürdürülebilir insan gelişimi sistemi kurmaktı.

Marx’a göre, “sonsuz doğal gereklilik” pahasına gezegenin kendisini “soymak” yoluyla dar kapsamlı bir değere dayalı birikim peşinde koşmak, insan toplumu ile bu toplumun da bir parçası olduğu daha geniş doğal dünya arasındaki ilişkide metabolik bir çatlak yaratmıştı.8 Kapitalizmin sınıf çelişkileri ile ikiye katlanan bu koşullar, gasp edenlerin gasp edilmesinin gerekliliğine işaret ediyordu. Dolayısıyla, Marksist ekolojik eleştirinin kapitalizme yönelik standart Yeşil Teori eleştirilerine göre büyük avantajı, Marksist ekolojik eleştirilerin günümüzde gerçekleşen ekolojik yıkımın tarihsel-materyalist temellerine odaklanmış olması ve bunların nasıl aşılacağını göstermesidir. Marksist ekolojik eleştiri, kapitalizme bir dizi tarihötesi değer ve ideallerle karşılık vermek yerine, mevcut meta üretimi, birikim ve değer belirleme biçiminin eleştirisine odaklanır – bu, kapitalizmin, çevresel varoluşun koşullarının ve Gezegen Sistemi’nin kendisinin altını amansızca oymasına doğru genişleyen bir eleştiridir. Marx’ın teorisinde, (meta) değer her şey değildir ve gerçek zenginlikten (kullanım değeri) ayrılır.9

Fakat Marksist teoriye yönelik geleneksel Yeşil eleştiriler kolaylıkla yanıtlanabilse de, Yeşil teorinin karakterini dönüştürmekte olan post-hümanist düşünce içinde yakın zamanda yaşanan gelişmeler klasik tarihsel materyalizmi yok etme girişiminde çok daha ileri gitti. Bu, birbiri ile yakından bağlantılı iki argümanın teşvik edilmesi ile oldu: (1) toplumsal emeğin, değerin temeli olmaktan çıkarılması ve onun yerine daha “kapsayıcı” bir psikolojik ya da enerjik değer teorisinin gelmesi; ve (2) yaşam ağının, bütün yönleri ile dünya meta ekonomisinin değer kanunu altına yerleştirilmesi. Böyle bir analizin amacı, “değerin, ‘ekonomik’ bir kategori olarak (emek ve doğanın çift yönlü yabancılaşmasına odaklanan klasik Marksist kapitalizm eleştirisi nihai olarak buna dayanır) istikrarsızlaştırılması”dır.10 Tersine, kapitalizme yönelik tutarlı bir ekolojik eleştiri, meta ekonomisine içkin olarak bulunan doğal biçim ile değer biçimi arasında diyalektik bir çelişki kavrayışı gerektirir.

 

Post-hümanist ekolojik eleştiriler ve Marx’ın toplumsal emek kavramı

Marksist ekonomi bilimciler, çeşitli Yeşil teorisyenler tarafından sık sık psikolojik ya da enerjik bir değer teorisi geliştirmemekle ve değeri özellikle insan emeğine dayandırmakla suçlansalar da klasik ya da neoklasik, Sraffa’cı ya da çağdaş ekolojik ekonomi bilimi içinde doğayı doğrudan ekonomik değer üreticisi olarak gören bir ekonomi teorisi yok. Küçük istisnalar dışında, klasik dönemden günümüze kadar bütün ekonomi bilimleri, doğanın kendisinin sağladığı şeyi, insan emeği/insan hizmetlerinden bağımsız olarak ekonomiye sunulmuş “bedava hediye” olarak görürler – bu, Adam Smith, Thomas Malthus, David Ricardo ve Karl Marx gibi klasik teorisyenlere kadar giden ve çağdaş neo-klasik ve Marksist ekonomi bilimciler tarafından sürdürülen bir fikirdir. Doğa tabii ki üretimin maddi temelini sağlar ve üretkenliği etkiler ve rant, topraktan fosil yakıtlara kadar her şeye uygulanır ve böylece fiyatın belirlenmesine dahil olur; ancak en genel anlamda değer, bütün okullar ve ekonomi bilimciler tarafından açıkça kapitalist ekonominin gerçekte nasıl çalıştığını gösteren bir insan ürünü olarak görülür.

Saf değeri ekonomik değer ile karıştıran pek çok çevreci teorisyene göre, hayvan emeğini ya da enerjisini değer kavramından çıkarmak insan merkezciliktir. Ancak, klasik Marksist perspektife göre, kapitalist meta üretiminin eleştirisi birikim sürecinin sadece iç mantığını değil, ayrıca, sistemin bir yandan “doğal biçim” (kullanım değeri, somut emek, gerçek zenginlik) ve diğer yandan “değer biçimi” (değişim değeri, soyut emek ve değer) arasındaki fark tarafından belirlenen çelişkilerini ve sınırlılıklarını da yakalar.11 Kapitalizmin hem ekonomik hem de ekolojik çelişkileri, değer belirleme süreci ve kapitalist meta üretimine özgü maddi varoluş temelleri arasındaki çelişkiden kaynaklanır. Kapitalizmde, bir toplumsal emek biçimi olarak soyut emeğin tarihsel olarak özgün karakterini yadsımak, yine kapitalizmde değer belirleme sürecinin aşırı karakterini ve doğayı sonuna kadar gasp ediyor olmasını yadsımaktır.

Ancak, günümüzde meta değerinin sadece insan emeğinin değil, aynı zamanda, genel anlamda hayvan emeğinin ve bunun da ötesinde, yine genel anlamda enerjinin bir ürünü olarak kavramsallaştırıldığını görüyoruz. Wadiwel, Marx’ı eleştirirken, “hayvan emeğinin” ekonomideki rolü açısından insan emeği ile paralel görülmesi gerektiğini ve “hayvanların, sadece meta değil aynı zamanda değer üreticileri (yani emekçiler) olarak değer-rolleri konusunda bir analizin olmadığını” iddia ediyor. Dolayısıyla, emek değer teorisini tamamlayacak, hatta onun yerine geçecek bir “hayvan emeği teorisi”ne ihtiyaç vardır. Bu görüşe göre, “vücut ve onun metabolizması”, fabrika hayvanlarının hayvan emek zamanının incelenmesi yoluyla analiz edilebilecek olan “artık kaynakları”dır. Dolayısıyla değer üretiminin, hem insanları hem de hayvanları tanımlayan ortak bir psikolojik ve enerjik temeli vardır.12 Kallis, “Do Bees Produce Value?”’da (Erik Swyngedouw ile karşılıklı tartışma) şöyle yazar: “doğa tarafından yapılan iş, verimlilik ya da rant kavramları gibi kenara değil, kapitalizmde değer üretim teorisinin (Marksist) merkezine entegre edilmelidir. Moore gibi Kallis de değerin, fizikte olduğu gibi (fizik, bir nesneye güç uygulandığında transfer edilen enerjiyi ölçer) işi kapsayacak şekilde genişletilmesinde ısrar eder. Kallis, “’bir kavanoz bal üretmek için ‘gerekli toplumsal emek zamanının’ sadece arıcılar değil, aynı zamanda, arıların da emeği tarafından belirlendiği çok açık değil mi?” diye sorar. Bu görüşe göre, “değer sadece insanlar tarafından değil, ekosistemler ve fosil yakıtlar tarafından da üretilir”. Ve şöyle devam eder, “Eğer arılar ve fosil yakıtlar olağanüstü miktarda emek harcıyorlarsa (ve bu emek harcanmadığında üretilen toplam değer çok daha az olacaksa) o zaman, “onların yaptığı işi doğrudan açıklayan” bir değer teorisi geliştirilmelidir. Kallis, emek değer teorisinin genişletilmesinin “değer”i, “işi her kim yapıyor olursa olsun (insan ya da insan olmayan, ücretli ya da ücretsiz çalışan) bu iş sonucunda üretilen değer olarak” anlaması gerektiğini söyler.13

Yaşın, Moore ve Stephen Bunker’ın 1985’te yayınlanan Underdeveloping the Amazon adlı kitabına dayanarak Marx’ın metabolik çatlak teorisini, ekolojiyi dışsallaştırdığı ve doğrudan Marksist değer teorisine dahil etmediği için ikincil olmakla eleştirir. Dolayısıyla Yaşın, Marx’da olduğunu düşündüğü bu boşluğu doldurmak üzere “doğa-değer teorisi” önerir. Bu önerisini, Marx’ı ürkütücü derecede yanlış okuyarak meşrulaştırır. Yaşın, Marx’ın “değişim değerinin ve değişim değerinden oluştuğu için zenginliğin tek kaynağının emek olduğunu söylemek totolojidir” cümlesini alıntılayarak bundan, Marx’ın “genellikle varsayıldığı gibi emeğin tek değer kaynağı olduğunu” yadsıdığı sonucunu çıkarıyor.14 Ancak Marx burada sadece mantıksal bir totolojiye işaret ediyor. Marx’a göre kapitalist bir ekonomide meta değerinin tek kaynağının soyut emek olduğu konusunda herhangi bir şüphe yoktur ve kendisi bunu defalarca tekrarlar. Tersine, gerçek zenginlik, değerden farklı olarak hem doğanın hem de emeğin ürünüdür.15

Buna rağmen Yaşın, çözüm olarak doğanın değer teorisini öneriyor; bu teori, Moore ile uyumlu bir şekilde “doğayı kapitalist dünya ekolojisine içselleştiriyor”.16 Yaşın, Bunker’in emek değer teorisi eleştirisinden ve çıkarılabilir kaynakların emekten (ve kiradan) bağımsız olarak değer yarattıkları fikrinden yararlanıyor.17 Yaşın’a göre bu, doğaya değer oluşturan olarak bakan bir kavramsal mercek de sağlıyor.18 Bu kavrayışa göre doğa, artık hiçbir anlamda, doğanın sermaye tarafından dışsallaştırılması anlamında bile kapitalizmin dışında değildir. Böylece, Marx’ın metabolik çatlak teorisinde bulunan kapitalizm ve doğa arasındaki sözde “epistemelojik çatlak” ortadan kalkmış oluyor.19 Yaşın’a göre “doğa-değer teorisi”, “ekolojik enerji”yi ekonomik değer yaratımı kavramı ile birleştiren bir perspektif. Ancak, bunun ekonomik açıdan nasıl işlediği ise açıklanmıyor.20

Bu fikirlerin hiçbiri yeni ya da açıkça üzerinde düşünülerek tasarlanmış değil. Marx’a 21. yüzyılda yöneltilen eleştirilerde görülmelerine rağmen bu görüşlerin aynıları Marx hayattayken onun tarafından yanıtlandı, çünkü bu görüşler, Jean-Paul Sartre’ın sözleriyle, “Marksizm öncesi fikileri yeniden canlandırarak aslında “Marksizm öncesine geri dönmekten” başka bir şey anlamına gelmeyen sözde Marksizmin ‘ötesine geçme’ iddiasından” başka bir şey değil.21 Bu, Marx’ın (ve Engels’in) fizyokratlara ve kendi zamanlarının Karl Rössler ve Sergei Podolinsky gibi düşünürlerine verdikleri yanıtlar açısından anlaşılabilir. Büyük ölçüde tarım toplumu hakkında yazan Fransız fizyokratlar, toprağı zenginliğin eşsiz kaynağı olarak görüyorlardı.22 Ancak, üretimin maddi temeli konusunda haklı olmalarına rağmen, emeğe kapitalist değer belirlemenin toplumsal tabanını göremediler (İngiliz ekonomi politiğinin özelliği bunu görmüş olmasıydı). Marx’ın terimlerinde, fizyokratik doktrin “maddi varlığın değer ile karıştırılmasına” dayanıyordu, yani kullanım değeri (doğal biçim) ile değişim değeri (değer biçimi) arasındaydı.23 Ancak fizyokratik düşünüş biçimi, sürekli metanın doğal biçiminin önemini ve gerçek zenginlik (doğal-maddi kullanım değerleri açısından) ile değer arasındaki çelişkiyi hatırlatır.

Marx’ın ilk ve en yetenekli takipçilerinden biri ekonomist Nikolai Sieber idi.24 Sieber, 1870’lerin başında Znanie (Bilgi) dergisinde makaleler yayınlamaya başladı.25 Bu makalelerin ilkinde, Rössler’in Marx’ın Kapital’i hakkında yazdığı eleştiriye yanıt verdi. Rössler eleştiri yazısında, “bir işçinin midesindeki yemek artı değerin kaynağı olurken neden bir at ya da öküzün yediği yemeğin artı değerin kaynağı olamadığını” soruyordu.26 Sieber yanıtında, Marx’ın Kapital’inin evcilleştirilmiş hayvanlar değil, insan toplumu ile ilgili olduğunu ve bundan dolayı sadece insanlar tarafından yaratılan artı değere yönelik olarak yazıldığını söyledi. Marx’ın notlarında belirttiği gibi:

Sieber’in bulmadığı yanıt şuydu; çünkü birinde gıda insanın emek gücünü (insanlar) üretirken diğerinde üretmiyor. Şeylerin değeri insanların birbirleri ile (sosyal olarak) ilişkisinden başka bir şey değildir, insanlar bu ilişkiye harcanmış insan emek gücünün ifadesi olarak sahiptirler. Açık ki Rössler şöyle düşünüyor: eğer bir at, at emek gücünün üretimi için gerekli zamandan daha uzun süre çalışırsa, 6 saat yerine 12 saat çalışan bir işçinin yarattığı değeri yaratmış olur. Aynısı, bir makine için de söylenebilir.27

Marx burada toplumsal emekteki değerin dayandığı temele işaret ediyor; kapitalist değer hesaplamasında hayvanların makineler gibi görüldüğünü ve hayvanların üretime yaptığı katkıya makinelerin katkısına yapıldığı şekilde muamele edildiğini ekliyor.

Eğer Sieber, asıl önemli olan noktayı başta anlamadıysa, belki de Marx ile yazışmalarının sonucunda sonradan anlamıştır. Ricardo’nun takipçilerinden biri olan Yu. G. Zhukovski 1877’de, Marx’ı sadece insan emeğinin artı değer yarattığını iddia ettiği için eleştirdi. Zhukovskii, James D White’ın açıkladığı gibi, “ister ağaç, ister hayvan ya da ister yeryüzü olsun, meyve veren her şey değişim değeri üretme yetisine sahiptir. Zhukovskii’ye göre, temel değer kaynaklarından biri Doğa’dır” diye iddia etti.28 Sieber, Zhukovskii’ye yanıt olarak iyi bir Ricardocu’nun insan emeğinin değerin tek kaynağı olduğunu anlayabilmesi gerektiğini söyledi ki emeğin bölünmesi ve toplumun parçalanması bunun yansımasıdır. Sonraki yıl, klasik ekonomi politikçi Boris Chicherin, Zhukovskii’nin argümanının hemen hemen aynısını öne sürdü.29 Sieber’in yanıtı açıktı, klasik liberal görüşün temellerinden biri olan meta fetişizmini azaltmak:

Fakat insanlara, şeyler kendi kendine birbiri ile değişiyormuş, şeylerin kendisi değişim değerine sahipmiş vs ve verilen şeyin içine gömülü olan emek alınan şeye yansımış gibi görünür. Burada Chicherin’in ve ondan önce de Zhukovski’nin iddialarının temelsiz olduğunu ve ikisinin de Marx’ın okura, kendi başına ayrı bir şey olarak değil, insanların, toplumsal gelişimin verili bir aşamasında emeğin toplumsal bölünmesine dayanan karşılıklı ilişkilerini anlamlandırmalarının özel bir yolu olarak bütünlüklü bir değer doktrini ve onun biçimlerini sunmaya çalıştığını anlamadıklarını ya da anlamak istemediklerini görüyoruz. Aslında, her değişim değeri, onun yansıması ya da ifadesi vs bir mitten başka bir şey değildir; var olan tek şey, insan doğasının bütünlüğünün gereği olarak kendi birliğinin peşinde olan ve onu tuhaf ve canavarca meta ve para biçimlerinde bulan toplumsal olarak bölünmüş emektir.30

Kapitalist değer belirleme sürecinin tarihötesi bir rasyonalitesi yoktur, ne de ona böyle bir rasyonalite atfedilmelidir. Tersine, kapitalist değer belirleme süreci, emeğin “tuhaf ve canavarca” bir şekilde yabancılaşmasına ve bununla birlikte doğanın kendisinin de yabancılaşmasına ve dışsallaştırılmasına dayanır. Burada önemli olan şunu anlamaktır; Marx’ın teorisinde, somut emek, yani fiziksel emek – doğrudan doğal-maddi kullanım değerinin üretimine/dönüştürülmesine dahil olan emek, beyine, kana ve kaslara bel bağlayan tek tek bireylerin emeği – kapitalist değer belirleme sürecine temel oluşturan soyut emek ile diyalektik bir karşıtlık içinde bulunur.31

Marx, somut emeği “bir varoluş koşulu … insan ve doğa arasındaki metabolizmaya ve dolayısıyla insan yaşamının kendisine aracılık eden sonsuz bir doğal zorunluluk” olarak tanımlar.32 Buna karşın, soyut emek bilhassa kapitalist bir toplumsal yapıdır ve bu yapı içinde emek homojendir ve insan emeğinin kendi metabolizması da dahil olmak üzere bütün somut, fiziksel özelliklerinden sıyrılmıştır. Dolayısıyla değer, soyut olarak “homojen insan emeğinin” toplumsal eşdeğerini yansıtan bir tür “somutlaştırılmış … emek”tir.33 Marx, bu bağlamda, insanlar arasında belirli bir toplumsal ilişkiyi yansıtanın soyut emek olduğunu ve somut, fiziksel emeğin değil bu soyut emeğin değere temel oluşturduğunu söyler. Bu nedenle, “metaların değer olarak nesnelliğine tek bir atom bile giremez”.34 Isaak Rubin’in meşhur Essays on Marx’s Theory of Value adlı kitabında söylediği gibi: “Bu itibarla fiziksel olarak harcanan enerji de soyut emek değildir ve değer yaratmaz”.35 O zaman Marx’a göre değer, kullanım değerinin aksine, tarih boyunca gerçekleşen üretime özgü evrensel, fiziksel bir nitelik değildir. Bilakis, kapitalist üretim ve birikim ilişkilerinin kristalleşmesidir. Hayvan, psikolojik ya da enerji değer teorisinden bahsetmek, değerin kapitalist toplumda özellikle somutlaşmış niteliğini – dünyanın giderek çarpıklaşan “yaratıcı yıkımı”nın kaynağı budur –  gözden kaçırmaktır.

Marx’ın zamanında bile, emek değer teorisini genel bir enerji değer teorisine dönüştürme girişimleri vardı. Ancak bu tür girişimler, değer yaratımını sadece fiziksel bir süreç olarak görerek, kaçınılmaz şekilde soyut emeğin ve kapitalizmde emeğin kendine özgü, toplumsal temelini kavrayamadılar. Enerji değer teorisi Marx’ın ilk takipçilerinden biri olan ve genellikle çağdaş ekolojik ekonominin 19. yüzyıldaki habercisi olarak görülen Sergei Podolinsky tarafından öne sürüldü.36 Podolinsky, termodinamiği ekonomi analizine entegre etmeye çalıştı ve emek değer teorisini enerji değer teorisine dönüştürme sorusunu dile getirdi. Marx, Podolinsky’nin çalışmasını yakından inceledi, detaylı notlar aldı ve Podolinsky’e gönderdiği mektuplarda yorumlarını kendisine iletti. Bu mektuplar kayıp. Ancak, Marx’a gönderdiği iki mektupta Podolinsky’nin analizine dair detaylı bir değerlendirme yapan Engels’ti.37 Engels, termodinamiği üretim teorisine entegre etme argümanından dolayı Podolinsky’i övdü, ancak tarımsal emekten gelen enerjinin, gübredeki enerji ve üretimde kullanılan kömür gibi faktörleri dışarıda bırakarak kabataslak hesaplanması fikrinden dolayı eleştirdi. Engels ayrıca Podolinsky’nin, hem insan emeği hem de emek gücünün yeniden üretimi sürecinde gerçekleşen bütün niteliksel ve niceliksel enerji girişlerini hesaplamanın karmaşıklığını kavrayamamış olmasına dikkat çekti. Marx ve Engels’in, Podolinsky’nin, Sadi Carnot’un “mükemmel termodinamik makinesi” olarak insan fikrini net bir şekilde reddetmiş oldukları şüphe götürmez.38

Engels, başka bir yerde, bir enerji değer teorisi üretmek için en basit ürünlere giden enerjiyi bile hesaplama girişimlerini eleştirdi ve ortak üretimin doğası göz önüne alındığında bu tür hesaplamaların neredeyse imkansız olduğunu vurguladı.39 Tabii ki bunun da ötesinde, enerji değer teorisinin taraftarları, Marx’ın da vurguladığı gibi, ekonomik değerin, evrensel, fiziksel bir realite değil kapitalist topluma özgü, kaynağını sınıftan ve emeğin bölünmesinden alan toplumsal bir ilişki olduğunu anlayamadılar. Modern 20. yüzyıl ekolojik ekonominin kurucusu Nicholas Georgescu-Roegen, kapitalist bir toplumda değerin toplumsal temelini anlayamayan enerji değer teorisinin irrasyonal olmasına vurgu yaparak Podolinsky’e karşı Engels ile aynı tarafta yer aldı.40 Var olan bütün kapsamlı ekonomik değerleme anlayışları, kendi aralarında farklılaşsalar da, zorunlu olarak ekonomik değerin toplumsal tabanına odaklanıyorlar. Eleştirel ekolojik ekonomistlere göre, dar kapitalist değer biçiminin çelişkileri, sistemin doğasına içkin ekolojik (ve ayrıca ekonomik) çatlaklar yaratıyor. Gerçekten de Georgescu-Roegen’e göre, hakim ekonomik düzenin ekolojik yıkıcılığına ve çarpık büyüme anlayışından kaynaklanan devasa çevre sorunlarına yol açan buydu.41

Ekonomik değerlemeye tarihötesi temeller arayan idealist bir değer yaklaşımı, ortaya çıkan gerçekliği oluşturan bütüncül, diyalektik kademeleri (bunlar fiziksel mallara dayansalar bile) anlayamaz. Toplumsal ekonomik ilişkiler, “bencil genler”le açıklanamadığı gibi enerji bilimi ile de açıklanamaz.42 Bunların her ikisi de, tarihsel gerçekliğin kendine özgü doğasını görmezden gelen indirgemecilik biçimleridir. Doğanın tamamını ekonomik değerleme sistemine dahil ederek gerçekliğe dair daha ahenkli bir görüntü yaratma girişimleri, mevcut üretim sisteminin ahenkli değil, yabancılaşmış bir sistem olduğunu kavrayamıyor.

 

Genişleyen değer teorisi ve emek değerinin merkezden kaydırılması

Emek değer teorisini, post-hümanist sol-ekolojik bir bakış açısından yapı sökümüne uğratma konusunda en hevesli girişim Moore’un çalışmalarında, özellikle Capitalism in the Web of Life’da bulunabilir. Moore’un analizi, Marksist değer teorisine yönelik eleştirilerinde ve daha genel bir psikolojik ya da enerji değer teorisi geliştirme çağrılarında Kallis, Wadiwel ve Yaşın’ı etkiledi.43

Moore’un çalışmasının epistemolojik temelinin merkezini, doğa ve toplum arasındaki ayırım da dahil olmak üzere her yerde gördüğü “Kartezyen ikilikler”in bertaraf edilmesi oluşturuyordu.44 Amaç, toplumsal-tekçi bir analizdi – ya da Moore’un “tekçi ve ilişkisel görüş” olarak adlandırdığı bir analiz – ve bu analizde, yaşam ağındaki her şey “insan ve insan dışı doğaları demeti”nden oluşuyordu.45 Burada hedef, Bruno Latour’un dediği şekilde bütün nesnel ayrımları ortadan kaldırmaktır.46 Bu yaklaşıma, kavramların çeşitli anlamlarının bir araya getirilmesi eşlik eder. Moore, değerin iki klasik anlamı – içkin değer ve ekonomik (meta) değer-  olduğunu görerek, bu iki anlamı tek bir analizde birleştirmeyi önerir. “Marx’tan sonra değer yasasını… ekonomik bir süreç olarak savunmaya devam eden Marksistler”in” görüşlerinin aksine Moore, ekonomik değeri ve “kapitalist medeniyetin değerli olarak kabul ettiği nesneleri ve ilişkileri” tek bir çerçevede birleştirmeyi önerir. 47

Moore’un analizi, Marx’ın değer yasası fikrini tarihüstü bir kategori haline getirerek onun değer eleştirisini, geniş, normatif, medeniyetlere özgü kültürel bir şablon olarak değer fikri ile birleştirmeyi başardı. Marx ve onu izleyen bütün Marksist ekonomistler değer yasasını, kapitalizmin hareket yasalarının (sistemin, eşit mübadele, ve sınıf-temelli gelir biçimlerinin dağıtılmasına dayanan dengeleyici özellikleri) simgesi olarak gördü.48 Amerikalı Marksist ekonomist Paul Baran’ın kısa ve öz bir şekilde açıkladığı gibi Marx’ta;

değer yasası, kapitalizm denilen belirli bir tarihsel dönemin ekonomik ve toplumsal örgütlenmesinin karakteristik özelliklerini tarif eden bir dizi önerme olarak görülebilir. Bu örgütlenmenin özellikleri, toplum üyeleri arasındaki ekonomik (ve sadece ekonomik olmayan) ilişkilerde karşılıklılık prensibinin yaygın olması; malların ve hizmetlerin meta olarak üretilmesi (ve dağıtılması); malların ve hizmetlerin, kiralanmış emek yardımıyla bağımsız üreticiler tarafından anonim bir pazar için kar etmek amacıyla üretilmesi ve dağıtılmasıdır.49

Marx’ın değer yasası fikrinin tersine, burada da anlatıldığı gibi, Moore’a göre “bütün medeniyetlerin değer yasası – neyin değerli olup neyin olmadığını gösteren geniş şablonlaşmış öncelikler –  vardır.50 “Değer yasası” Moore’un çalışmalarında genellikle Marksist eleştiriye yakın bir şey olarak yer alsa da, dünya-ekoloji teorisinde tarih-üstü bir kategoriye dönüşür – bu öyle bir muğlaklıktır ki sadece medeniyetlerin bütün faaliyetlerini değil, aynı zamanda, insan üretimini etkilediği ölçüde Dünya Sistemi’nin on milyonlarca yıldan beri ürettiği bütün işi/enerjiyi de kapsar.

Moore, bununla ilgili olarak sistematik şekilde, fizikte olduğu gibi harcanan enerji ile tarif edilen iş kavramını toplum içinde yaşayan insanların emeği ile birleştirir. Böylece, bir yığın kömürden ev içi emeğe kadar her şeyi kapsayan, “ücreti ödenmeden tahsis edilen emek” evrensel kavramını geliştirir. Hem kömür yığını hem de evde toplumsal üretime katılan kadının, işlerini ücret almadan tahsis ettikleri söylenir.51 Aslında bize dünyadaki çoğu işin ücretinin ödenmediği söylenir. Ancak bu, şu mantık çerçevesini izler; bir şelale, canlı bir ağaç ve okyanus gel-giti, yani aslında organik ve organik olmayan olarak adlandırdığımız bütün varoluş, üretim ile ilgili olduğu sürece “ücreti ödenmemiş” olarak kabul edilir.52 Moore’un, kapitalist sistemin temeli, dinamizminin kaynağı olarak gördüğü ve değer yasası ile özetlenen şey, böyle bir ücreti ödenmemiş maddi varoluşun tahsis edilmesidir. Bu, onun Ucuz Doğa fikrinde işlevli hale gelir. Moore’un, orijinal Dört Ucuzlar kavramsallaştırmasında emek gücü, diğerlerinin yanı sıra “ucuz”lardan biri olarak yer alır – gıda, enerji ve ham maddeleri de kapsayan tek bir düz ontolojide. Steven Cheaps’in Patel ile birlikte gerçekleştirdiği sonraki kavramsallaştırmada emek gücü tamamen ortadan kalkarak daha genel bir kategori olan ve enerji ile ilişkili bütün akışlar ve organik olsun ya da olmasın, hangi kaynaktan gelirse gelsin bütün potansiyel enerji “iş” – evrenin aktivitesi-  kategorisinin altına yerleştirilir. 53

Moore aynı şekilde, ikilikle mücadele etme adına, birincisini ikincisinin altına yerleştirerek doğa ve toplumu birleştirmeye çalışır. Böylece insanın sadece bir parçası olduğu ve dolayısıyla ona dışsal olan daha geniş bir çevre olarak doğa kavramının ve doğa biliminin rütbesi düşer. Onun yerine bize, “insan ve insan dışı doğaları demeti” gibi birleştirilmiş Latourian kavramları ve yaşam ağı, dünya-ekoloji, oikeios (bir bitkiye uygun yer ya da konum anlamına gelen Theophrastus ile ilişkili; Moore bu kavramları doğa ve ekoloji gibi terimlerinden kaçınmak için kullanıyor) ve Capitalocene gibi geniş kategoriler verilir.54 Bunun da üzerinde doğadaki-kapitalizm/kapitalizmdeki doğa gibi tireli ikiliklere sürekli yapılan göndermeler yer alır.55 Bütün bunlardaki amaç, doğayı kapitalist toplumun altına yerleştirmektir – ya da en azından her şeyi demetlere, ağlara ve karmaşıklıklara indirgemektir.56 Bu tür görüşler, sürekli değişen ve dönüşen bir evrende karmaşıklığı, dolayımı ve entegre olan katmanları vurgulayan diyalektik bir eleştirel gerçekçiliğin tersine, Latourian anlamda, her şeyin tek bir yüzey üzerinde var olduğu düşünülen ve sürekli birbiri ile karışan ve birleşen – sadece aralarında hiçbir sınır ağlar ve şebekeler olmayan –  “düz bir insan ve insan olmayan aktörler ontolojisi”ne dayanır.57

Toplumun ya da kapitalizmin doğaya karşı koyması söz konusu olamayacağı gibi – bu, ikili bir perspektif olmakla şuçlanıyor – Moore’un genel bütünleştirici yönteminde ekonomik krizden ayrı bir ekolojik kriz de olamaz.58 Ekolojik sorun sadece sermaye birikimi merceğinden görülebilir, onun dışında değil. Bu sorun, ekosistemlerin ve iklimin etkileri açısından değil piyasa ölçütleri, az çok sürdürülebilir insan kalkınması için mücadele açısından görülebilir. Marx’ın, kapitalizm ve doğa arasındaki çelişkileri ifade eden metabolik çatlak kavramı, kaynağını “ikicil” (diyalektik değil) yaklaşımdan aldığı için reddedilir.

Moore’un dünya-ekolojisi, böyle tartışmaya açık mantıksal ve metodolojik prensipler temelinde ilerleyerek asıl amacını “değerin ’ekonomik bir kategori’ olarak kesin şekilde istikrarsızlaştırılması” olarak belirler.59 Bu hedefe, değerin fiziksel anlamda işin bir ürünü, yani enerji olarak görülmesiyle ulaşılır. Moore’un yeni, genişlemiş değer yasasında, kendisinin de sık sık açıkladığı gibi, “işin çoğuna değer verilmediği sürece değer çalışmaz”.60 Ancak bu, “işin çoğu” bütün Dünya Sistemi’nin işine/enerjisine gönderme yaptığı ölçüde aleni bir gerçektir ve aslında evren, bir bütün olarak –  fosil yakıtlarda gömülü olarak bulunan eski güneş enerjisi, bir nehrin yaptığı iş, ekosistemlerin büyümesi-  bütün bunların hepsi “ücreti ödenmemiş” iş ya da potansiyel iş sayılır. Fizikte olduğu gibi, işin bütün bir fiziksel alanı kapsadığı göz önünde tutulursa, bu işin, sadece emek gücünün uygulanmasından daha büyük bir niceliksel öneme sahip olduğu açıktır (nasıl ölçülürse ölçülsün). Fosil yakıt enerjisi, emeğin enerjisini gölgede bırakır. Moore bize, “kömür ve petrol, bu el konulan ücreti ödenmemiş iş sürecinin en iyi örnekleridir” diye anlatır çünkü bunlar yeni değer yasasının gerçek, gizli temelini oluşturur. 61

Fakat, kömür ve petrol ile ilişkili bu ödenmemiş olan şey tam olarak nedir? Ekonomi biliminde, kömür ve petrolün sağladığı “bedava hediye”, milyonlarca yıl öncesinden gelen ve kömür, petrol ve doğalgazın düşük-entropi enerji kaynakları olarak oluşmasını sağlayan eski güneş ışığının sonucu olarak meydana gelir. Fosil yakıtlara kullanım değerini veren budur. Moore’a göre, bu değer yapısının temelinde, “birikmücreti ödenmemiş iş” bulunur. Bu iş, milyonlarca yıl içinde gerçekleşen “dünyanın biyo-ekolojik süreçleri yoluyla üretilen fosil yakıtlar biçiminde” ortaya çıkar.62

Marksist ekonomi politikte, bu tür kaynakların fiyatlandırılması tekelci rant tarafından belirlenir. Üretim için önemli kullanım değerlerini temsil eden ve emeğin üretkenliğini artırabilen bu tür kaynaklar değerlerini, kıtlık baz alınarak belirlenen rantlar (ekonomide üretilen artı değerden yapılan kesintiler) yoluyla edinir (ancak bu değeri yaratmaz).63 Aynı zamanda, bu kaynakların meta ekonomisi içinde çıkarılması, arıtılması, dağıtılması, taşınması ve depolanması, insan emeğinin kullanımından dolayı eklenen değeri içerir. Ancak, bunların hiçbiri Moore’un analizinde yer almaz. Bütün bir rant teorisi dışarıda bırakılır. Marx’ın, doğal-maddi kullanım değeri ve değişim değeri/değer arasında yaptığı karmaşık ayırım yerini tek bir değer teorisine bırakır. Bir varil petrolün ya da şelalenin ya da turpun ya da ineğin yaptığı iş “ücreti ödenmemiş” iştir ve dolayısıyla gizli ekolojik değer kaynağı olarak temsil edilir ve emek gücünün temelinde bu değer yatar.

Moore, “[Jason] Hribal haklı olarak ‘Hayvanlar işçi sınıfının parçası mı?’ diye soruyor” diye yazıyor – gerçekleştirdikleri ücreti ödenmemiş bütün işler göz önüne alındığında.64 Moore bize şöyle anlatmaya devam ediyor, “Sermaye ilişkisi bütün doğanın işini/enerjisini… değere dönüştürür“. Ya da başka bir yerde öğrendiğimiz gibi, değer yasası tamamen “doğanın yaptığı işi burjuvanın değerine dönüştürmek”tir.65 Moore’un Yeşil aritmetiğinde dünyanın biyo-ekolojik süreçleri biçimindeki ücreti ödenmemiş iş artı emeğin karşılığı olarak ödenmemiş geçinme parası, değer yasasının altında yatan şeyin büyük bölümünü oluşturur; buna karşılık emek gücünün üretim içindeki sömürüsü önemini kaybeder.

Yine de tüm bunların hepsini post-hümanist ekolojiye atfetmek yanlış olur. Aslında Moore’un Marksist emek değer teorisini merkezden kaydırması ve doğanın yaptığı işin gizli değer kaynağı olarak görülmesi gerektiği fikri liberal çevreci görüş içindeki çeşitli akımlar içinde hayli serpiliyor. Moore’un analizinin temelinde Richard White’ın Columbia nehrini The Organic Machine adlı kitabında tarihsel olarak ele alış biçimi yatıyor. White, kendi tarih anlatısını “insanların ve Columbia nehrinin paylaştığı nitelikler: enerji ve iş” olarak adlandırdığı çerçeve üzerine kuruyor – ancak, Moore’un tersine White, “insanın yaptığı iş ile doğanın yaptığı iş arasında büyük fark olduğunu” söylüyor. Yine de White kendi analizine yol gösteren bir anolojide şöyle yazıyor: “Bizim gibi nehirler de çalışır. Enerji emerler ve enerji salarlar; dünyayı yeniden düzenlerler.66

Önemli olan Moore’un, neoliberal klasik ekonomistler, özellikle Robert Costanza tarafından geliştirilen ücreti ödenmemiş ekosistem hizmetleri fikrine sık sıkıya bağlı olması. Costanza, liberal bir neo-klasik ekonomik perspektif içinde ekonomik enerji değer teorisini, yani aslında en nihayetinde kaynağını güneş enerjisinden alan bir üretim teorisini savunmasıyla biliniyor. Bu, Paul Burkett’in, Marxism and Ecological Economics adlı kitabında aşırı “indirgemecilikten” ve Costanza’nın yaklaşımının tarihsel olarak irrasyonel olmasından bahsetmesine neden oldu.67 Costanza’nın, ekonomik bir değer olarak doğa fikrini teşvik etme girişimi, 1990’larda kendisinin baş editörü olduğu Ecological Economics dergisinde büyük bir bölünme yaşanmasına neden oldu. Ekolojist Howard Odum gibi, büyük, öncü sistemlerle ilişkili daha radikal teorisyenler, kullanım değeri/gerçek zenginlik ve değişim değeri/değer, yani doğal biçim ile değer biçimi arasında ayrım yapan bir yaklaşımı savunarak Marx’ınkine benzer bir tutum aldılar (ekonomik değere karşı Odum’un gömülü enerji fikrini doğal-maddi ya da kullanım değeri kategorisi olarak kullanarak). Odum daha sonra, bu bağlamda kendi sistemler ekolojisini Marksist teori ile sentezlemeye çalıştı ve bu temelde eşit olmayan ekolojik bir mübadele teorisi geliştirdi.68

Odum’un radikal ekolojik yaklaşımı Costanza’nın (Odum’un eski öğrencisi) liberal eğilimlerine doğrudan karşı çıktı. Bu, Odum ile ilişkili radikal ekolojik ekonomi bilimciler ve doğal bilimciler ile Costanza çevresindeki liberal, neo-klasik-yönelimli teorisyenler arasında giderek büyüyen bir çatışmaya yol açtı. Marksist teori ile bağlantılı bir kültürel antropolog olan Alf Hornborg, dergide Odum’un yaklaşımının eleştirisi yaparak ve bu eleştirisinde hem Odum’a hem de Marx’a saldırarak ve Costanza’nın yanında yer alarak önemli bir polemikçi rol oynadı.69 Sonunda Odum ve onun yayın kurulundaki radikal dostları fiilen dergiden atıldılar.70

İsveç’teki Lund Üniversitesi’nde 2008-9 yıllarında Hornborg’un çalışma arkadaşı olan Moore, daha sonra Costanza’ya benzer ekosistemler-hizmetler ve enerji-değer yaklaşımlarını analizine dahil etti.71 Böylece Moore’un çalışmaları, Costanza’nın ekosistemlerin dünya ekonomisine her yıl ödenmemiş on trilyonlarca dolar sağladığı tahmini (meta değerlerinin doğal süreçlere isnat edilmesi ile hesaplanan) ile ilişkili anaakım ekosistem hizmetleri argümanının Marksistleştirilmiş versiyonu biçimini aldı.72

Costanza ve liberal ekolojik ekonomi bilimcilerden oluşan ekibi, radikal ve Marksist ekolojik ekonomi bilimcilerin yaptığı gibi kapitalist sistemin ekolojik çelişkilerini ve doğal-maddi kullanım değerleri ile değişim değeri arasındaki içkin çelişkiyi ele almak yerine, doğal sermaye fikrini benimsemenin gerekliliği üzerine yazdılar. Çevresel çelişkilere getirilen çözümler, doğanın meta ekonomisine içselleştirilmesini gerektiği doğrultusunda anlaşıldı. Böylece ekolojik sorun, doğadaki her şeyin, ekonomiye yardımcı oluyor olarak görülebildiği sürece (doğrudan ya da dolaylı) değer sahibi olduğu ve ona bir fiyat biçilmesi gerektiği varsayımına indirgendi – doğal sermaye kavramı ile desteklenen bir görüş.73

Moore’un, Capitalism and the Web of Life’da ve diğer çalışmalarında getirdiği asıl somut yenilik, kapitalizmin kökeninde tarihi boyunca insan dışı doğa işini (hatta insan işinin büyük bölümünü) ödeme yapmadan kullanmak olduğunu ileri sürerek Costanza’nın perspektifini alaşağı etmesiydi. Yine de, idealist bir şekilde değer üretimi fikrini doğadaki bütün işi/enerjiyi kapsayacak şekilde genişletmeye çalışırken, klasik-Marksist bir perspektiften bakıldığında, emek değer teorisini – kullanım değeri ve değişim değeri ve rant teorisi ile birlikte –  büyük ölçüde reddeden bir analizin zayıflığı çok açık ortada.

 

Doğal biçim ve değer biçimi

Marx’a göre, kapitalist bir ekonomide değerin özü soyut emektir. Böylece “değer biçimi” (ya da değişim değeri) “doğal biçim”den (ya da kullanım değerinden) ayrılır. Doğal bim, “somut, hissedilebilir varoluş biçimi”ni simgeler ve doğal-maddi ve teknik malları kapsar ve gerçek zenginliği oluşturur. Metanın değer bimi ise onun “toplumsal biçimi”dir ve soyut emeğin kristalleşmiş hali olarak genel değer kavramına işaret eder.74 Kapitalist gelişme ile ilişkili ekonomik ve ekolojik çelişkileri üreten, doğal biçim ile değer biçimi arasındaki farktır ve bu fark kapitalist üretime içkindir. Kapitalizm bir birikim sistemi olduğundan dolayı, meta üretiminde değer biçimi, doğal biçim üzerinde tamamen hakimiyet kurar.

Marx, “o ya da bu biçimde doğal faktörlerin kullanımına yöneltilen faydalı bir aktivite olarak emek, insan varoluşunun doğal, insan ve doğa arasında maddi bir değiş tokuşun [metabolizma] gerçekleşmesini sağlayan bir koşuludur” diye yazar. Ancak, her meta değişim değerini, değer biçimini, tam olarak “kullanım değerinin yabancılaşması yoluyla” elde eder ve bu, genellikle insan ve doğa arasındaki metabolizmanın yıkımına neden olur.75 Bundan, Marx’ın genel metabolik çatlak ya da “bağımsız toplumsal metabolizma (yaşamın kendi doğal yasalarının öngördüğü bir metabolizma) süreci içinde onarılamaz çatlak” kavramı ortaya çıkar.76

Kapitalizmin, değer yasası ile ilişkili mantığı, resmen rasyonel ve aynı zamanda önemli ölçüde irrasyonel bir mantıktır ve irrasyonel yönleri giderek daha büyük önem kazanır. Aslında, kapitalizm öncelikle (“sözde ilkel birikim” yoluyla) doğal malların dışsallaştırılmasına dayanır. Bu tür organik mallar, metanın doğal biçimini temsil eden kullanım değerleri olarak üretime dahil edilmelerine rağmen, değer biçimlerinde yabancılaştırılırlar ve soyut insan emeğine dayanan değerin dışında bırakılırlar.77 Böylece, doğal mallara (bunlara, insan-doğal mallar, yani insan korporel varoluş da dahildir) tek taraflı olarak, sadece değer üretimini sağladıkları ölçüde yaklaşılır. Üretim maliyetinin çoğunun, şsallıklar olarak doğaya yüklenmesiyle (değer dolaşımının dışında olan insan korporel varoluşu dahil) dışsallaştırma bir kademe daha artar ve bu, sadece çevre üzerinde değil insanlar üzerinde de olumsuz sonuçlara yol açar. Sonuç, kapitalizm yaşamın kendisinin ve nihayetinde bütün Dünya Sistemi’nin yaratıcı yıkımını teşvik etmesidir.

Toplumsal ve çevresel maliyetleri piyasa sistemine içselleştirmeyi ve entegre etmeyi tahayyül etme ya da doğayı gerçek değer kaynağı olarak görme yönündeki tarih dışı, idealist girişimler, sadece kapitalist sistemin toplumsal (sınıf ve diğer ezme biçimleri dahil) ve ekolojik çelişkilerini önemsizleştirir. Bu sistemin amacı sermaye birikimidir. Bir ormana fiyat biçmek, böylece onun yaptığı işi/ortaya çıkardığı enerjiyi “ücreti ödenmemiş” olmaktan çıkarmak, yani onu metalaştırmak – onu ayakta duran milyonlarca keresteye dönüştürmek – ormanı kendisine bir ücret belirlenmemiş olan duruma göre daha fazla korumayacak. Çünkü esas mesele “ortak varlıkların trajedisi” değil, sermaye birikimi sisteminin kendisi. Ötücü kuşların tükenmesinin nedeni sistemin tarihsel gelişiminin bu kuşların doğal yaşam ortamını yok ediyor olması – yani basitçe bu kuşların piyasanın bakış açısına göre “değersiz” sayılmaları değil. Balinalar, doğrudan bir piyasa metası olarak satılmak üzere öldürülüyorlar. Ortadan kalkmalarının bir diğer nedeni ise, sistemin genişlemesi sonucunda ekosistemlerinin yok olması. Tüm bunlar, sürdürülebilir insan kalkınmasının doğanın değer sistemine dahil edilmesi gerektiğini değil, meta değerinin kendisinin ortadan kaldırılması gerektiğini gösteriyor.

Daha uyumlu bir entegrasyon hayal etmek için doğal biçim ile değer biçimi arasındaki ve ayrıca kapitalist ekonomi ve daha geniş sosyo-ekolojik metabolizma arasındaki köklü diyalektik çelişkileri ortadan kaldırmayı hedefleyen bir analiz, kaçınılmaz olarak, bütün varoluş düzeylerini “tek bir metabolizmaya” indirgeme çabası içinde doğa ve insanlığın karşılıklı olarak birbirine bağımlı, diyalektik karmaşıklıklarını anlayamayan dar ve tekçi bir görüşe sıkışır.78 Marx’ın kendi sözleriyle, “böyle yanlış bir uyum, ancak” maddi varoluşta bu çatlakları üreten – dışsallaştırma ve yabancılaştırma yoluyla sistemin tamamen ortadan kaldırılmasını değil, sadece ona “sınırlar” çizilmesini hedefleyen “zayıf, bezgin, karşıt bir düşüncenin yavan, yapmacık ürünü olabilir”.79 Bugün çağrısı yapılan şey doğaya radikal bir değer belirleme değil, yeni bir gerçeklik üretecek devrimci ekolojik ve toplumsal bir dönüşümdür: doğa ve toplum metabolizmasının ilgili üreticileri tarafından gerçekleştirilen rasyonel düzenlemeye yöneltilen bir gereklilik olarak yeni bir özgürlük alanı.80 İşte Rodos burada, buraya atla!81

Paul Burkett, Terre Hautedeki Indiana State Üniversitesi’nde ekonomi dersi veriyor. Kendisi, Marx and Nature (1999) ve Marxism and Ecological Economics (2006) kitaplarının yazarı ve ayrıca John Bellamy Foster ile birlikteMarx and the Earth (2016) kitabının yazarlarından biri.

John Bellamy Foster, Monthly Review dergisinin editörü ve Oregon Üniversitesinde sosyoloji profesörü. Kendisi, The Vulnerable Planet (1994), Ecology Against Capitalism (2002), The Ecological Revolution (2009), The Ecological Rift (Brett Clark ve Richard York ile birlikte, 2010), What Every Environmentalist Needs to Know About Capitalism (Fred Magdoff ile birlikte, 2010) ve Marx and the Earth (Paul Burkett ile birlikte, 2016) kitaplarının yazarı.

Çeviri: Arife Köse

Dipnotlar:

1 Moore, 2014a, s. 245, 261 ve 280. Doğal sermaye hakkında bkz. Hawken, Lovins ve Lovins, Eleştiri için bkz. Foster, 2002, s26-43. Ekosistem hizmetleri hakkında bkz. Moore, 2015, s. 64; 2014a, s. 261; Costanza ve diğerleri, 1997; Costanza ve diğerleri, 2014.

2 Yaşın, 2017; Kallis ve Swyngedouw, 2018; ve Wadiwell, 2018a ve Bu çizgi ile ilgili daha eski bir argüman için bkz. Bunker, 1985.

3 Moore, 2014a, 250 ve 280. Moore’un bu konudaki görüşlerinin eleştirisi için bkz Parker, 2017.

4 Moore, 2015, s. 70; Moore, 2014a, s. 245 ve 267; Moore, 2017a, s. 327-28; Patel ve Moore, 2017.

5 Schumacher, 1973, s. 15.

6 Postone, 1993, s. 27.

7 Marx, 1978, s. 134.

8 Marx, 1976, s. 133.

9 Marx, 1938, s. 3.

10 Moore, 2014b, s. 29.

11 Marx, 1978, s. 134; Marx, 1970, s. 27-37; Rubin, 1972, s. 131-158.

12 Wadiwel, 2018a ve 2018b

13 Kallis, Kallis and Swyngedouw içinde, 2018, 36, 39, 44, 47 ve 49. Kallis, fosil yakıtların ve enerjinin değer yarattığı konusundaki argümanını geliştirirken Moore’dan etkilenmişti. Bkz. Kallis, 2017.

14 Yaşın, 2017, s. 378 ve 394; Marx, 1970, s. 36.

15 Marx, 1970, s. 35-36.

16 Yaşın, 2017, s. 378 ve 389.

17 Yaşın, 2017, s. 389-392; Bunker, 1985, s. 20-47.

18 Yaşın, 2017, s. 387 ve 392.

19 Yaşın, 2017, s. 378.

20 Yaşın, 2017, s. 397-398.

21 Sartre, 1963, s. 7.

22 Burkett, 2006, s. 23-37.

23 Marx, 1963a, s. 60.

24 Sieber’in sonraki tartışmasında Foster ve Burkett’ten yararlanıyor. 2016, s. 107-110.

25 Sieber’in Marksist ekonomi bilimi ve Ricardocu teoriye yönelik eleştirisi için bkz. Sieber, 2001

26Karl Rössler, White içinde, 2001, s. 5-6.

27 Marx, 1927, s. 61, White içinde, 2001, s. 6.

28 White, 2001, s. 6-7.

29 Chicherin, 1998, s. 325.

30 Sieber, White içinde, 2001, s.8

31 Rubin, 1972, s. 131-58. Tabii ki soyut emeğin mümkün olması, psikolojik emeğe toplumsal bir eşdeğerlik ifadesi ya da karşılık verilmesini gerektiri Ancak, soyut emek ve değerin kendisi, herhangi bir psikolojik unsurdan ayrıdır. Rosdolsky (1977, p513)’nin dediği gibi: “Psikolojik emek henüz ekonomik emek değildir”.

32 Marx, 1976, s. 133.

33 Rubin, 1972, s. 153; Marx’tan “homojen insan emeği” konusunda Rubin’de alıntı yapılmıştır, 1972, s. 148 (Kapital’in orijinal Almanca edisyonundan alınmıştır, cilt 1).

34 Marx, 1976, s. 138.

35 Rubin, 1972, s. 136-137.

36 Bu makaledeki ele alış biçiminin dayandığı Marx-Podolinsky ilişkisi üzerine kapsamlı bir tartışma için bkz Foster ve Burkett, 2016, s. 89-136.

37 Marx ve Engels, 1975, cilt 46, s. 410-411.

38 Podolinsky,  2016,s281-82; Foster ve Burkett, 2016,  s. 110-117.

39 Marx ve Engels, 1975, cilt 25, s. 586-587.

40 Georgescu-Roegen, 1986, s. 8-9; 1971, s. 277; Martinez-Alier, 1997, s231; Foster ve Burkett, 2016, s. 135-136.

41 Georgescu-Roegen, 1976, s. 33-35.

42 Levins ve Lewontin, 1985, s. 288; Gould, 1997, s. 91; Bhaskar, 1993, s. 49-56.

43 Kallis, 2017; Wadiwel, 2018a; Wadiwell 2018b, s. 544; Yaşın, 2017.

44 Moore, 2017b, s. 606; 2015, s. 1-7, 19-20 ve 37; Yaşın,2017, s. 389.

45 Moore, 2015, 80 ve 85-86. Moore’un dayandığı “demetli” insan ve insan dışı doğası Latourian bir formülasyondur. Bkz. Latour, 2005, s. 17, 134 ve 139.

46 Moore’un düşüncesinin Latourian karakteri için Malm, 2018, s. 177-196; Foster, 2016.

47 Moore, 2014a, s. 280.

48 Marx, 1981, s. 1020; Sweezy, 1970, s. 52-53.

49 Baran, Baran ve Sweezy içinde, 2017, s. 253.

50 Moore, 2017b, s. 610; 2015, s. 51-58.

51 Kapitalist hesaplamaya göre ne doğal süreçler ne de ev/ geçim emeği doğrudan değer yaratımına katkıda bulunmuyor olmasına rağmen, bu ikisi tabii ki birbiriyle karıştırılmamalı. Bu tür birleştirmelere karşı çıkan güçlü bir eleştiri için bkz. Waring. Marx, toplumsal yeniden üretim ve kadınların ev içi emeğinin sömürüsü için bkz. Foster ve Clark, 2018.

52 Moore, 2015, s. 54 ve 71.

53 Patel and Moore, 2017, s. 24-25.

54 Moore, 2015, s. 35-36 ve 85.

55 Malm, 2018, s. 179.

56 Bu konuda solda daha geniş bir gelenek için bkz. Foster ve Clark, 2016; Malm, 2018, s. 23-40.

57 Harman, 2014, s. 14, 18 ve 81.

58 Moore, 2015, s. 2 ve 40-41.

59 Moore, 2014b, s. 29.

60 Moore, 2015, s. 54.

61 Moore, 2015, s. 71.

62 Moore, 2014a, s. 261.

63 Marksist rant teorisi ve ekoloji için bkz. Burkett, 2014, s. 94-103.

64 Moore, 2014a, s. 262; Hribal, 2003.

65 Moore, 2016, s. 89; Moore, 2015, s. 71.

66 White, 1995, s. 3, 6 ve 108; Moore, 2015, s. 14-15.

67 Farber, Costanza ve Wilson, 2002, 382-83; Costanza, 1980; Burkett, 2006, s. 18-19, 38 ve 93.

68 Foster ve Holleman, 2014, s. 223-227.

69 Hornborg, 1998, s. 130-132; 2001, s. 40-43; 2011, s.17 ve 104.

70 Odum, 2001, s. 37-39.

71 Hamborg yakın zamanda Moore’u hem posthümanizminden hem de kalıntı Marksizm’inden dolayı eleştirdi. Bkz. Hornborg, 2017.

72 Moore’un Costanza’ya sık sık yaptığı göndermeler için bkz, örneğin Moore, 2014a, 261; 2015, s. 64; 2016, s.8—Costanza ve diğerlerine yapılan referanslar dahil, 1997; Costanza ve diğerleri, 2007, Costanza ve diğerleri, 2014.

73 Hawken, Lovins ve Lovins, 1999

74 Marx, 1978, s. 134; Marx, 1975, s. 212.

75 Marx, 1970, s. 36 ve 45-46.

76 Marx, 1981, s. 949.

77 Marx, 1976, s. 871.

78 Moore, 2015, s. 86.

79 Marx, 1973, s. 887.

80 Marx, 1981, s. 959; Marx ve Engels, 1975, cilt 25, s.105-106.

81 Hegel, 1952, s. 11 ve 303; Marx, 1963b, s. 19 ve 142.

 

Referanslar

Baran, Paul A ve Paul M Sweezy, 2017, The Age of Monopoly Capital: Selected Correspondence of Paul A Baran and Paul M Sweezy, 1949-1964 (Monthly Review Press).

Bhaskar, Roy, 1993, Dialectic: The Pulse of Freedom (Verso).

Bunker, Stephen, 1985, Underdeveloping the Amazon: Extraction, Unequal Exchange, and the Failure of the Modern State (University of Chicago Press).

Burkett, Paul, 2006, Marxism and Ecological Economics: Toward a Red and Green Poltical Economy(Brill).

Burkett, Paul, 2014, Marx and Nature: A Red Green Perspective (Haymarket).

Chicherin, Boris N, 1998, Liberty, Equality and the Market (Yale University Press).

Costanza, Robert, 1980, “Embodied Energy and Economic Valuation”, Science, cilt 210, sayı 4475.

Costanza, Robert, Ralph d’Arge, Rudolf de Groot, Stephen Farber, Monica Grasso, Bruce Hannon, Karin Limburg, Shahid Naeem, Robert V O’Neill, Jose Paruelo, Robert G Raskin, Paul Sutton ve Marjan van den Belt, 1997, “The Value of the World’s Ecosystem Services and Natural Capital”, Nature, cilt 387.

Costanza, Robert, Lisa Graumlich, Will Steffen, Carole Crumley, John Dearing, Kathy Hibbard, Rik Leemans, Charles Redman ve David Schimel, 2007, “Sustainability or Collapse: What Can We Learn from Integrating the History of Humans and the Rest of Nature?”, Ambio, cilt 36, sayı 7.

Costanza, Robert, Rudolf de Groot, Paul Sutton, Sander van der Ploeg, Sharolyn J Anderson, Ida Kubiszewski, Stephen Farber ve R Kerry Turner, 2014, “Changes in the Global Value of Ecosystem Services”, Global Environmental Change, cilt 26.

Farber, Stephen C, Robert Costanza ve Matthew A Wilson, 2002, “Economic and Ecological Concepts for Valuing Ecosystem Services”, Ecological Economics, cilt 41, sayı 3.

Foster, John Bellamy, 2002, Ecology Against Capitalism

(Monthly Review Press).

Foster, John Bellamy, 2016, “Marxism in the Anthropocene: Dialectical Rifts on the Left”, International Critical Thought, cilt 6, sayı 3.

Foster, John Bellamy ve Paul Burkett, 2016, Marx and the Earth: An Anti-Critique (Haymarket).

Foster, John Bellamy and Brett Clark, 2016, “Marx’s Ecology and the Left”, Monthly Review (Haziran), https:// monthlyreview.org/2016/06/01/marxs-ecology-and-the-left/

Foster, John Bellamy ve Brett Clark, 2018, “Women, Nature, and Capital in the Industrial Revolution”, Monthly Review (Ocak), https://monthlyreview. org/2018/01/01/women-nature-and-capital-in-the-industrial-revolution/

Foster, John Bellamy and Hannah Holleman, 2014, “The Theory of Unequal Ecological Exchange: a Marx-Odum Dialectic”, Journal of Peasant Studies, cilt 41, sayı 2.

Georgescu-Roegen, Nicholas, 1971, The Entropy Law and the Economic Process (Harvard University Press).

Georgescu-Roegen, Nicholas, 1976, Energy and Economic Myths (Pergamon).

Georgescu-Roegen, Nicholas, 1986, “The Entropy Law and the Economic Process in Retrospect”, Eastern Economic Journal, cilt 12, sayı 1.

Gould, Stephen Jay, 1997, “Unanswerable Questions”, in Wim Kayzer (ed), A Glorious Accident: Understanding Our Place in the Cosmic Puzzle (W H Freeman).

Harman, Graham, 2014, Bruno Latour: Reassembling the Political (Pluto).

Hawken, Paul, Amory Lovins, ve L Hunter Lovins, 1999,

Natural Capitalism (Little Brown).

Hegel, G W F, 1952, The Philosophy of Right (Oxford University Press).

Hribal, Jason, 2003, “‘Animals are Part of the Working Class’: a Challenge to Labor History”, Labor History, cilt 44, sayı 4).

Hornborg, Alf, 1998, “Towards an Ecological Theory of Unequal Exchange: Articulating World System Theory and Ecological Economics”, Ecological Economics, cilt 25, sayı 1.

Hornborg, Alf, 2001, The Power of the Machine: Global Inequalities of Economy, Technology, and Environment (Rowman AltaMira).

Hornborg, Alf, 2011, Global Ecology and Unequal Exchange: Fetishism in a Zero-Sum World (Routledge).

Hornborg, Alf, 2017, “Dithering While the Planet Burns: Anthropologists’ Approaches to the Anthropocene”, Reviews in Anthropology, cilt 46, sayı 2-3.

Kallis, Giorgos, 2017, “Socialism Without Growth”, Capitalism Nature Socialism (October).

Kallis, Giorgos ve Erik Swyngedouw, 2018, “Do Bees Produce Value? A Conversation Between an Ecological Economist and a Marxist Geographer”, Capitalism, Nature, Socialism, cilt 29, sayı 3.

Latour, Bruno, 2005, Reassembling the Social: An Introduction to Actor-Network-Theory (Oxford University Press).

Levins, Richard and Richard Lewontin, 1985, The Dialectical Biologist (Harvard University Press).

Malm, Andreas, 2018, Progress of this Storm: Nature and Society in a Warming World (Verso).

Martinez-Alier, Joan, 1997, “Some Issues in Agrarian and Ecological Economics,” Ecological Economics, cilt 22, sayı 3.

Marx, Karl, 1927, “Iz chernovoi tetradi K Marksa”, Letopisi Marksizma, sayı 4.

Marx, Karl, 1938 [1875], Critique of the Gotha Programme (International), www.marxists.org/archive/marx/ works/1875/gotha/

Marx, Karl, 1963a, Theories of Surplus Value, bölüm 1 (Progress Publishers).

Marx, Karl, 1963b, The Eighteenth Brumaire of Louis Bonaparte (International).

Marx, Karl, 1970 [1859], A Contribution to a Critique of Political Economy (Progress), www.marxists.org/archive/marx/works/1859/critique-pol-economy/index.htm

Marx, Karl, 1973 [1858], Grundrisse: Foundations of the Critique of Political Economy (Penguin).

Marx, Karl, 1975, Texts on Method (Blackwell). Marx, Karl, 1976 [1867], Capital, cilt 1 (Penguin).

Marx, Karl, 1978, “The Value Form”, Capital and Class, sayı 4.

Marx, Karl, 1981, Capital, cilt 3 (Penguin).

Marx, Karl ve Friedrich Engels, 1975, Collected Works (International Publishers).

Moore, Jason W, 2014a, “The Value of Everything? Work, Capital, and Historical Nature in the Capitalist World-Ecology”, Review, cilt 37, sayı 3-4.

Moore, Jason W, 2014b, “The Capitalocene, Part II”, Research Gate (June), http://naturalezacienciaysociedad. org/wp-content/uploads/sites/3/2016/02/The-Capitalocene-Part-II-REVISIONS-July-2014.pdf

Moore, Jason W, 2015, Capitalism in the Web of Life (Verso).

Moore, Jason W, 2016, “The Rise of Cheap Nature”, in Jason W Moore (ed), Anthropocene or Capitalocene? Nature, History, and the Crisis of Capitalism (PM Press).

Moore, Jason W, 2017a, “Value in the Web of Life, or, Why World History Matters to Geography”, Dialogues in Human Geography, cilt 7, sayı 3.

Moore, Jason W, 2017b, “The Capitalocene, Part I: On the Nature and Origins of our Ecological Crisis”, Journal of Peasant Studies, cilt 44, sayı 3.

Odum, Howard, 2001, “Howard T Odum Interview by Cynthia Barnett”, http://ufdc.ufl.edu/ AA00004025/00001

Parker, Jean, 2017, “Ecology and Value Theory”, International Socialism 153 (kış), http://isj.org.uk/ecology-and-value-theory/

Patel, Raj ve Jason W Moore, 2017, A History of the World in Seven Cheap Things: A Guide to Capitalism, Nature, and the Future of the Planet (University of California Press).

Podolinsky, Sergei, 2016, “Human Labour and the Unity of Force”, John Bellamy Foster vePaul Burkett, Marx and the Earth: An Anti-Critiquea ek (Haymarket).

Postone, Moishe, 1993, Time, Labor, and Social Domination: A Reinterpretation of Marx’s Critical Theory (Cambridge University Press).

Rosdolsky, Roman, 1977, The Making of Marxs ‘Capital

(Pluto Press).

Rubin, Isaak Illich, 1972 [1928], Essays on Marx’s Theory of Value (Black and Red).

Sartre, Jean-Paul, 1963, Search for a Method (Vintage). Schumacher, Ernst F, 1973, Small Is Beautiful: A Study of

Economics as if People Mattered (Harper and Row).

Sieber [Ziber], Nikolai, 2001 [1871], “Marx’s Theory of Value and Money”, Research in Political Economy, cilt 19.

Sweezy, Paul M, 1970, The Theory of Capitalist Development (Monthly Review).

Wadiwel, Dinesh, 2018a, “Chicken Harvesting Machine: Animal Labor, Resistance, and the Time of Production”, South Atlantic Quarterly, cilt 117, sayı 3.

Wadiwel, Dinesh, 2018b, “On the Labour of Animals”, Progress in Political Economy (28 August), http:// ppesydney.net/on-the-labour-of-animals/

Waring, Marilyn, 1999, Counting for Nothing: What Men Value and What Women are Worth(University of Toronto).

White, James D, 2001, “Nicholai Sieber and Karl Marx”,

Research in Political Economy, cilt 19.

White, Richard, 1995, The Organic Machine: The Remaking of the Columbia River (Hill and Wang).

Yaşın, Zehra Taşdemir, 2017, “The Adventure of Capital with Nature: From the Metabolic Rift to the Value Theory of Nature”, Journal of Peasant Studies, cilt 44, sayı 2.

Enternasyonal Sosyalizm